Çelik Sektöründe İstikrarlı Kârlılık Önemli Tarih: 24 November 2016

0 Paylaşımlar

Çelik üretimimiz son 3 yıl içerisinde derinleşen bir çizgide gerileme eğilimi gösterdi. 2015 yılında % 7.4 seviyesinde gerçekleşen ham çelik üretimindeki düşüş, son 3 yılda % 12’ye ulaştı. 2016 yılının ilk 2 aylık döneminde ise, üretimdeki seyrin yeniden pozitife döndüğü görüldü. Yılın ilk 2 aylık döneminde, Türkiye’nin toplam ham çelik üretimi % 2.3 oranında artışla, 4.86 milyon tondan, 4.97 milyon tona çıktı. Ancak sözkonusu üretim artışı, geçen yılın ilk iki aylık döneminde, üretimin oldukça düşük seviyede kalması nedeniyle, baz etkisinden kaynaklandı.

2015 yılında aylık ortalama 2.63 milyon ton ham çelik üretimi gerçekleştirilirken, ilk 2 ayda gerçekleştirilen aylık ortalama üretim 2.43 milyon tonda kaldı. Bu yönüyle bakıldığında, bu yılın ilk 2 aylık dönemindeki aylık ortalama 2.48 milyon tonluk ham çelik üretiminin, halen 2015 yılı ortalamasından 150.000 ton civarında daha düşük bir seviyede kaldığı, toparlanmanın baz etkisinden kaynakladığı ve güçlü bir iyileşmenin sözkonusu olmadığı ortaya çıkıyor.

Yılın ilk 2 aylık döneminde, ihracatın da miktar bazında % 3.2 gibi düşük bir oranda artması, son 3 yıldan bu yana gözlenen düşüş trendinin tersine dönmeye başlamış olması açısından umut veriyor. Ancak geçen yılın aynı dönemine kıyasla fiyatlardaki gerileme nedeniyle, değer bazında % 20’nin üzerinde keskin daralma devam ediyor. Buna karşılık, ithalattaki keskin yükselişin de sürdüğü ve miktar açısından % 23 oranında artışın sözkonusu olduğu gözleniyor. İhracat yerinde sayarken, 2015 yılındaki % 38’e varan yüksek oranlı ithalat artışının ardından, ithalatın yükseliş hızında önemli bir yavaşlama olmaması, sektörün gelecek performansına ilişkin beklentileri olumsuz yönde etkiliyor.

Türkiye’nin çelik tüketiminin % 11.7 gibi güçlü bir oranda artış gösterdiği bir dönemde, ithalatın keskin yükselişini sürdürmesi, tüketim artışından, 2015 yılında olduğu gibi, 2016 yılında da ithal ürünlerin yararlanmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Mart ayı içerisinde çelik fiyatlarında yaşanan toparlanmanın, üretici kuruluşlarımızın önümüzdeki dönemde faaliyetlerini olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyoruz.

Ancak iyileşmenin devam edebilmesi için, gerek dahilde işleme rejiminde ve gerekse gümrük vergilerinde yurtiçi tedariği teşvik edecek yönde düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç duyuluyor. Bazı tüketici kuruluş temsilcilerinin, son 1 ay içerisinde nihai ürün fiyatlarında gözlenen iyileşmeleri suni bir şekilde anti-damping vergileri ile bağdaştırmaya çalışmaları, hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığı gibi, objektif iyi niyetle de bağdaşmıyor.

Oysa ki, fiyat iyileşmeleri, yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünya çelik sektöründe gözleniyor. Yalnızca yassı ürünler için değil, tüm ürünler için geçerlilik taşıyor. Ayrıca sektörün mevcut kârlılık seviyelerinin, kullanıcı sektörlerin kârlılığının, oldukça altında seyrettiği hususunun göz ardı edilmemesi gerekiyor.

Bu yönüyle, bazı sektör temsilcilerinin kendileri için normal kabul ettikleri kârlılığın çok daha altındaki kârlılık seviyelerinden dolayı çelik sektöründen şikayetçi olmaları yadırganıyor. Ayrıca, şikayet edildiğinin tersine, yassı sıcak ürünlerin fiyatları ile damping vergileri arasında herhangi bir illiyet rabıtası bulunmuyor. Çünkü yassı sıcak ürün ithalatına halen damping vergisi uygulanmıyor.

Mevcut durum itibariyle, çelik ile iştigal eden tüm sektörlerin, istikrarlı bir şekilde kâr edecekleri bir yapının oluşturulmasına ihtiyaç duyuluyor. 2016 yılında daha fazla kayıp yaşanmayacağı ümit ediliyor. Çelik sektörümüz, baz etkisinden kaynaklanan iyileşmeleri geride bırakıp, ilk aşamada 2012 yılı değerlerine ulaşmayı ve sonra tüm göstergelerde istikrarlı bir gelişme sürdürmeyi hedef almış bulunuyor. İstikrarlı kârlılık olmadan, yenileme ve teknolojik dönüşüm yatırımlarının sürdürülmesi mümkün görülmüyor. Kalıcı olmayan konjonktürel iyileşmelerin, sektöre de, Türk ekonomisine de yeterli katkı sağlamayacağı değerlendiriliyor.

Dr. Veysel Yayan
Genel Sekreter

Twitter
LinkedIn