Veysel Yayan: Yassı Ürünlerde de Hedef İhracat Tarih: 24 November 2016

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan; “Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin çelikte en büyük tedarikçisi olan Türkiye, uzun ürünlerden sonra, birkaç yıl içerisinde yassı ürünlerde de net ihracatçı pozisyonuna geçmeyi hedeflemektedir” dedi.

TCUD Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan ile çelik sektörü üzerine kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik. Veysel Yayan, 2012 yılında gerçekleştirdiği 35,9 milyon tonluk ham çelik üretimi ile dünyanın 8’inci, Avrupa’nın ise 2. en büyük ham çelik üreticisi olduğunu ve 2013 yılında da bu konumumuzu başarıyla muhafaza ettiğimizi söyledi. 

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği hangi misyonla, ne zaman kuruldu? Derneğinizin üye sayısı ve faaliyetleri hakkında bilgi alabilir miyiz?

1970 yılında, öncelikle Türk demir-çelik sanayisini gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmak, dünyadaki gelişmelere her yönden ayak uydurabilecek bir yapıya kavuşturmak, Türkiye ve dünya demir-çelik sektörü ile ilgili istatistiki bilgileri toplamak ve yaymak, üyelerinin karşılaştığı sorunları tartışmak, çözüm üretmek ve çözmek için gerekli tüm yasal yollara başvurmak, çalışmalarının sonuçlarını ilgili kamu ve özel sektör kuruluşlarına ve kamuoyuna iletmek maksadıyla kurulmuş bulunan Türkiye Çelik Üreticileri Derneği, söz konusu tarihten bu yana, kuruluş amacı istikametinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Derneğin ham çelik üreticisi 23 üye kuruluşu bulunmaktadır. 2012 yılında gerçekleştirdiği 35,9 milyon tonluk ham çelik üretimi ile Türk çelik sektörü, dünyanın 8’inci, Avrupa’nın ise 2. en fazla ham çelik üretimi gerçekleştiren sektörü konumunda bulunmaktadır. Çelik sektörümüz, 2013 yılında da mevcut konumunu muhafaza etmiştir.

Yurtiçinde Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED), İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) ve Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) gibi sivil toplum kuruluşlarının üyesi olan Derneğimiz, yurt dışında ise Dünya Çelik Derneği (Worldsteel), Avrupa Çelik Derneği (EUROFER) ve OECD nezdinde Türk demir çelik sektörünü temsil etmektedir.

Derneğiniz demir çelik sektöründeki yerli üretimin payının artması için ne gibi çalışmalar yürütüyor? Yakın zamanda hayata geçen ve devam eden yerlileştirme projelerinizden bahseder misiniz?

Çelik sektörümüz, uzun yıllardır konuşulan Türkiye’nin yassı çeliklerdeki kapasite yetersizliğini 2006 yılından sonra hayata geçirdiği yatırımlarla sona erdirmiştir. Derneğimizin de yoğun gayretleri neticesinde, 2006 yılında yıllık 3,2 milyon ton seviyesinde bulunan Türkiye’nin slab üretim kapasitesi, özellikle 2008 krizi döneminde sürdürülen milyarlarca dolar tutarındaki yoğun yatırımlar sonrasında, 2012 yılında 16 milyon ton seviyesine ulaşmıştır. Söz konusu yatırımlar ile sektör, Türkiye’nin yassı çelik tüketimini rahatlıkla karşılayabilecek bir seviyeye ulaşmıştır. Ancak bugün gelinen noktada, yassı çelik ürünlerinde Türkiye’nin kapasite kullanım oranı yüzde 53 seviyesinde seyretmekte ve yapılan yatırımların önemli bir kısmı atıl durumda beklemektedir. Söz konusu kapasitelerin atıl durumda kalmasında, dahilde işleme rejimi çerçevesinde ithal ürünlerin tüketilmesinin avantajlı hale getirilmesi, dahilde işleme rejimi uygulamasının amacı doğrultusunda kullanılmaması ve dampingli, kalitesiz ürünlerin kolaylıkla ülkemize gerebiliyor olması yanında, sektörün üzerindeki ilave yükler nedeniyle rekabet gücünün zayıflamasının da önemli bir etkisi bulunmaktadır. Sektörün yassı çelik kapasitesi atıl durumda kalırken, yassı çelik ithalatı teşvik edici mekanizmalar nedeniyle hızla yükselmeye devam etmektedir. 2013 yılında, 6 milyar dolar tutarında, 7 milyon tondan fazla yassı çelik ithalatı yapılması beklenmektedir. Yassı çeliklerde olduğu gibi, derneğimiz sektörün vasıflı, paslanmaz ve yapısal çelik gibi katma değeri yüksek ürünlere geçişini temine yönelik çalışmalarını sürdürmektedir.

Bildiğiniz üzere; Türkiye’nin her alanda bir 2023 hedefi var. Türkiye’nin çelik üretimindeki hedeflerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülke olarak, 500 milyar dolar ihracat yapılmasının hedeflendiği 2023 yılında; demir dışı metaller içerisindeki demir çelik ürünleri de dahil olmak üzere, Türkiye’nin çelik ihracat değerinin 55 milyar dolar seviyesine ulaşması, Dünya pazarlarındaki payının, yüzde 2,8 seviyesinden yüzde 4’ün üzerine çıkartılması, 2010 yılı itibariyle 43 milyon ton seviyesinde bulunan çelik sektörümüzün üretim kapasitesinin, 2015 yılında 55 milyon ve 2023 yılında 85 milyon tona yükseltilmesi, üretimimizin ise, 70 milyon tona ulaşması, mevcut durum itibariyle, dünyanın en büyük 8. çelik üreticisi olan Türkiye’nin, 2020 yılından önce Almanya’yı da geride bırakarak, Avrupa’nın en büyük çelik üreticisi konumunu elde etmesi, yeni yatırımlarla birlikte, uzun ürünlerin yanında, yassı, vasıflı, yapısal ve paslanmaz çelikte de net ihracatçı konumuna ulaşılması hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

Hiç şüphesiz, hedeflerin belirlenmiş olması kadar, hedeflere ulaşılmasını mümkün kılacak tedbirlerin süratle uygulamaya aktarılması da önem taşımaktadır. Ancak, 2023 yılı hedeflerine ulaşılabilmesi için gerekli görülen ve Girdi Tedarik Stratejisi ile Demir Çelik ve Demir dışı Metaller Strateji Belgesi içerisinde yer alan eylemlerin gereğinin yerine getirilmesi konusunda, halen tam bir iradenin bulunmadığı gözlenmektedir. Sektörün büyümesini yavaşlatan unsurlar ortadan kaldırılmadan, 2023 hedeflerine ulaşılması mümkün görülmemektedir.

Türkiye’nin çelik tüketiminin yüzde 9,4 oranında arttığı Ocak-Ekim dönemi itibariyle, ham çelik üretiminin yüzde 3,8 oranında ve ihracatın yüzde 6,6 oranında gerilemesi, ithalatın ise yüzde 24 oranında artış göstermesi, sektörün göstergelerinin bozulma eğilimini gösterdiğini ve hedeflerinden uzaklaştığını ortaya koymaktadır.

Çelik sektörünün, 2023 yılı için belirlenmiş bulunan 55 milyar dolar tutarındaki ihracat hedefine ulaşmasının, yalnızca mevcut ürünlerde kapasite artışları yapılması ile mümkün olmayacağı ve katma değeri yüksek ürünlerin üretim içerisindeki payının da arttırılması gerektiği hususundan hareketle, AB ile aramızdaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın devlet yardımlarını yasaklayan hükümlerinin gözden geçirilerek, katma değeri yüksek ürünlerin üretimine yönelik yatırımlara devlet yardımları verilebilmesini mümkün kılacak ve söz konusu yatırımların önünü açacak şekilde revize edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

‘Sürdürülebilir ve güvenli hammadde tedariki’ çelik sektörümüzün sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmesinde göz önünde bulundurulması gereken en önemli parametrelerden birisidir. Ekonomi Bakanlığı tarafından başlatılan Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) çalışmalarının bu konuda sektöre ciddi katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Bunun dışında, son aylarda AB Komisyonu yetkililerinin, oluşturulması planlanan Avrupa Çelik Endüstrisi Eylem Planı’nı çerçevesinde, AB’nin dünya çelik piyasasında güç kaybetmesinin önüne geçilmesi amacıyla, hurda ihracatının önüne, çevre ile ilgili bir takım kriterler getirilmek suretiyle, hurda ihracatının sınırlanması yoluna gidilebileceği yönündeki açıklamaları, sektörümüz tarafından yakından takip edilmektedir. Hurda ithalatımızın yarısı civarındaki bir bölümünü gerçekleştirdiğimiz AB’nin, ekonomik gerekçelerle sınırlanamayan hurda ihracatını, sağlık, çevre veya proses verimliliği gibi kriterlere dayalı sertifika uygulamak suretiyle dolaylı olarak sınırlandırmak istemesi, AB’nin serbest ticaret anlayışı ile bağdaşmamakta ve sektörümüzün hammadde tedarikini de tehdit etmektedir.

Çelik sektörümüz, yurtiçi girdi tedarikini artıracak ve yurtdışından, başta hurda olmak üzere, temel girdilerin piyasa mekanizması çerçevesinde serbestçe ithal edilmesini mümkün kılacak tedbirlerin alınması halinde, 2023 yılı için belirlenmiş bulunan hedeflere ulaşılmasının mümkün olduğuna, özellikle son 10 yılda gösterilen performansın devam ettirilmesi halinde, hedefin de üzerine çıkılabileceğine inanmaktadır.

İhracat alanındaki beklentileriniz nedir, küresel pazardaki konumunuz 2014 yılında ne olur? 2014 yılında ne kadar ihracat gerçekleştirmeyi hedefliyorsunuz?

2013 yılında yüzde 7 civarında düşüşle, 16 milyar dolara gerilemesi beklenen sektörün çelik ürünleri ihracatının, 2014 yılında yüzde 10 civarında artışla, 17,5 milyar dolar düzeyine ulaşacağı öngörülmektedir. 2014 yılında AB ekonomilerinin bir miktar toparlanmış olacağı, Orta Doğu ve Körfez ülkelerindeki politik huzursuzlukların azalacağı beklentisine paralel olarak, ihracatımızın artış eğilimi göstereceği öngörülmekte ve dünyanın en büyük 7. çelik ihracatçısı konumunda bulunan sektörümüzün, mevcut konumunu koruyacağı tahmin edilmektedir.

2013 yılında, Dahilde İşleme Rejimi’nin ithalatı teşvik eden uygulamalarının da etkisiyle, başta yarı ve yassı ürünler kaynaklı olmak üzere, ithalat beklentilerin çok üzerinde bir oran olan yüzde 24 seviyesinde artış göstermiştir. Özellikle yassı ürünlerdeki keskin ithalat artışı, Ülkemizdeki milyarlarca dolar tutarında yatırımlarla oluşturulan kapasitelerin atıl durumda kalmasına neden olmaktadır.

2013 yılının Ocak-Eylül döneminde, yüzden 12,2 oranında artışla, 5,4 milyon tona ulaşan Türkiye’nin yassı çelik ürünleri ithalatının, 2013 yılı itibariyle 7 milyon tonu ve 6 milyar doları aşması beklenmektedir. Tüketimi ve ithalatı en yüksek olan sıcak haddelenmiş yassı ürünlerde, ithalatın 2013 yıllında 4,6 milyon tona çıkacağı ve Türkiye’nin tüketiminin yüzde 41’ini oluşturacağı tahmin edilmektedir. Söz konusu ithalat miktarı, toplam sıcak haddeleme kapasitesinin yüzde 30’una eşit seviyede bulunmaktadır. Türkiye’nin sıcak hadde yassı mamullerde kapasite kullanım oranının yüzde 65 seviyesinde kaldığı hususu dikkate alındığında, ithal ürünlerin ağırlığı ve etkisi net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

2013 yılının Ocak-Eylül dönemi itibariyle, Türkiye’nin toplam yassı çelik ürünleri ithalatının yüzde 50’si AB ve diğer STA ülkelerinden vergisiz bir şekilde, yüzde 33’ü Dahilde İşleme Rejimi kapsamında, yüzde 13’ü gümrüklü ve yüzde 4’ü de gümrük vergilerinden muaf olarak yapılmıştır. Bu durum, Türkiye’nin toplam yassı çelik ürünleri ithalatında ortalama gümrük vergisi oranının yüzde 0,5 ile yüzde 1 arasında gerçekleşmesine neden olmaktadır.

2013 yılının Ocak-Eylül döneminde, en fazla yassı çelik ithalatı yüzde 20,1 oranındaki payı ile Rusya’dan, yüzde 16,1 oranındaki payı ile Ukrayna’dan, yüzde 13,2 oranındaki payı ile Fransa ve yüzde 7,7 oranındaki payı ile Romanya’dan yapılmıştır. AB ve STA kapsamı dışındaki ülkelerden yapılan ithalatta, dahilde işleme rejimi ile gerçekleştirilen ithalatın payı ortalama yüzde 70 seviyelerinde seyretmekte ve ithalatın büyük bir bölümü, ihracatçı ülkenin iç piyasa fiyatlarından çok daha düşük fiyatlarla, dampingli bir şekilde yapılmaktadır. Sektörün söz konusu haksız rekabet karşısında savunmasız durumda bırakılmamasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu cümleden olarak,

Türkiye’nin dış ticaretinde ciddi bir açığa ve sektörün son yıllarda milyarlarca dolar tutarında yatırımla oluşturduğu kapasitelerin yalnızca yarısını kullanabilmesine neden olan düşük fiyatlı ve kalitesiz yassı çelik ithalatının engellenmesini ve Dahilde İşleme Rejimi uygulamasının istismar edilmesinin ve amacı dışında kullanılmasının önüne geçilmesini mümkün kılacak tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Dünya Çelik Derneği (Worldsteel) tarafından açıklanan 2012 yılı verilerine göre, Türkiye;
• Dünyanın en büyük 8. çelik üreticisi
• Dünyanın en büyük 8. çelik tüketicisi
• Dünyanın en büyük 7. çelik ihracatçısı
• Dünyanın en büyük 9. çelik ithalatçısı
• Dünyanın en büyük 6. net çelik ihracatçısı
• Dünyanın en büyük inşaat demiri ihracatçısı ve Çin’den sonra dünyanın ikinci en büyük uzun ürün ihracatçısı
• Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin en büyük çelik tedarikçisi
konumunda bulunmaktadır.  HaberOrtak, 26 Aralık 2013

http://www.haberortak.com/Haber/Agir-Sanayi-Cozumleri/26122013/Yassi-Urunlerde-de-Hedef-Ihracat.php

Twitter
LinkedIn