Hurda İthalatındaki Düşüş, Yarı Ve Nihai Mamul İthalatını Arttırıyor Tarih: 24 November 2016

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin çelik hurdası ithalatının 10 milyar dolar seviyelerine yaklaşması nedeniyle, bazı siyasetçiler tarafından Türkiye’nin hurda ithalatının ekonominin kara deliği olduğu şeklinde ifadeler kullanılmış ve sözkonusu ithalat miktarının azaltılması gerektiği yönünde açıklamalar yapılmıştı. Çelik sektörü olarak, sektörün yüksek miktarlarda hurda tüketiyor ve ithal edebiliyor olmasının, tam aksine sektörün sağlıklı ve rekabetçi bir yapıda olduğunun bir göstergesi olduğuna dikkat çekilmiş ve hurda ithal edilmediği durumdaki açığın çok daha fazla olacağı hususları dile getirilmişti.

Son 3 yıl içerisinde Türkiye’nin hurda ithalat miktar ve değeri, 2011-2012 döneminde ulaşılan 22 milyon ton ve 10 milyar dolar civarındaki seviyesinden önemli ölçüde gerilemiştir.2015 yılının ilk 7 aylık döneminde, Türkiye’nin çelik hurdası ithalatı miktar açısından % 12.7 oranında düşüşle, 10 milyon ton, değer açısından ise, fiyatlardaki gerilemenin etkisiyle % 33.3 oranında düşüşle, 2.9 milyar dolara gerilemiştir. Yılsonu itibariyle, Türkiye’nin çelik hurdası ithalatının miktar açısından 17 milyon ton, değer açısından ise, 5 milyar dolar civarında kalacağı tahmin edilmektedir.

Ancak hurda ithalatındaki düşüş, çelik sektörünün göstergelerini olumlu yönde etkilememiş, tam tersine yarı mamul ve mamul ithalatında önemli ölçüde artış ortaya çıkmıştır.  2015 yılındaki sözknousu gelişmeler, geçtiğimiz yıllarda hurda ile ilgili iddialar konusunda sektörün dile getirdiği görüşleri de güçlü bir şekilde teyid eder niteliktedir. Hurda ithalatındaki 1.5 milyon tona yakın düşüş, yarı ürün ithalatındaki 1.7 milyon tonluk (% 65) artışla telafi edilmiş, buna ilave olarak, kapasitesinin yarısını kullanamıyor olmasına rağmen, yassı ürün ithalatı 1.1 milyon ton (% 29), toplam çelik ithalatı 3 milyon ton civarında artış göstermiş ve Türkiye çelik ürünlerinde net ithalatçı pozisyonuna geçmiştir.  Hurda ithalatındaki azalış, açığın kapanması bir yana, çelik ürünleri ithalatındaki artış sebebiyle bahse konu açığın daha da büyümesine neden olmuştur. Hurda ithalatındaki düşüş nedeniyle ortaya çıkan üretim açığını kapatmak üzere ithal edilen her ton yarı veya nihai çelik ürünü, daha fazla katma değerin yurtdışında bırakılması anlamına gelmektedir.

Temmuz ayına ilişkin dış ticaret verileri, çelik sektörümüzün giderek daha fazla ithal girdilerle çalışmaya başladığını ortaya koymaktadır. Temmuz ayında % 93 oranında artışla, 720.000 ton civarında yarı ürün ve % 56 oranında artışla, 750.000 ton civarında yassı ürün olmak üzere, toplam 1 milyon 674 bin ton çelik ürünü ithal edilmiş olması, Türk ekonomisinin ithal girdiye bağımlı yapısının sürdürülemez bir noktaya geldiğini göstermektedir.

Temmuz ayında, çelik ürünleri ihracatımız % 5.1 oranında düşüşle, 1.30 milyon ton seviyesinde gerçekleşirken, ithalat % 62 oranında artışla, 1.67 milyon tona ulaşmıştır. Geçtiğimiz yıl % 150 seviyelerinde seyreden ve bu yılın başından itibaren hızla olumsuzlaşan çelik dış ticaret dengesinin, Temmuz ayında %82’ye kadar gerilemiş olması, Türkiye’nin çelik ürünlerinde önemli ölçüde net ithalatçı konumuna geldiğini göstermektedir. Türkiye’nin çelik ürünleri dış ticaret dengesi de, son aylardaki hızlı kötüleşmenin etkisiyle, Ocak-Temmuz döneminde ilk kez % 100’ün altına gerileyerek, % 98 seviyesine inmiştir. Türkiye çelik ithalatını hızla arttırırken, Ocak-Temmuz dönemi itibariyle, kurulu kapasitesinin yalnızca % 64 oranındaki kısmını kullanabilmektedir. Tüm bu göstergeler, hurda ithalatındaki azalmanın, daha yüksek bedellerden ve daha fazla yarı ve nihai mamul ithalatı yapılmasına yol açtığını teyid etmektedir.

Tüm ülkeler, sanayinin girdi üreticisi vasfıyla stratejik sektör olarak gördükleri çelik sektörlerini korumaya yönelik aktif tedbirler alırken, Türkiye’nin kalitesiz ve dampingli ürünlerin ithalatı engelleme konusunda yavaş davranması, Dahilde İşleme Rejimi’nin ithalatı teşvik eden yapısını sürdürmesi ve girdi maliyetlerini düşürücü tedbirler almaması, çelik sektörünün göz göre göre kan kaybetmesine seyirci kalınması anlamına gelmektedir. Kurulu kapasitesinin % 36 oranındaki kısmı atıl durumda kalırken, mevcut olumsuz ekonomik ve dış ticaret göstergelerine rağmen, Türkiye’nin çelik ürünleri ithalatını arttırma lüksü bulunmamaktadır.

Bu açıdan, 28 Ocak 2015 tarihinde 7 ülkeden yapılan bazı sıcak haddelenmiş ürünlerin ithalatına karşı açılmış bulunan soruşturmada, geçici önlem alınmış olması, bunun yanında boyalı sac ve paslanmaz soğuk haddelenmiş sac ithalatına karşı damping soruşturmalarının başlatılması, sektörün karşı karşıya bulunduğu haksız rekabeti önlemeye yönelik atılan ciddi adımlar olarak görülmektedir. Ancak bir taraftan sektörün karşı karşıya kaldığı haksız rekabet unsurları engellenirken, diğer taraftan da rekabet gücünü arttıracak tedbirlerin süratle hayata geçirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Türkiye’nin çelik ürünleri ithalatının, Temmuz ayında % 62 ve Ocak-Temmuz döneminde % 38 oranında artmış olması, Temmuz ayında çelik ürünlerinde ihracatının ithalatı karşılama oranının % 82’ye kadar gerilemiş olması artık sözün bittiği noktada olduğumuzu göstermektedir. Çelik sektörünün, yeniden en fazla katma değeri yurtiçinde bırakacak şekilde üretim yapabilecek bir yapıya kavuşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Mevcut durum itibariyle hiçbir gerekçe, gelinen noktayı izah etmeye yetmemekte, meselenin etrafından dolanmak yerine, çözüme yönelik doğrudan ve hızlı tedbirler alınması hayati önem taşımaktadır.

Sektörün yeniden ekonomiye ve ürünlerini girdi olarak kullanan sanayi sektörlerine katkısını arttırabilmesini ve hem iç hem de dış piyasalarda rekabet edebilecek konuma gelebilmesini teminen, girdi maliyetlerini düşürecek acil tedbirler başta olmak üzere, teknolojik dönüşümü hızlandıracak tedbirlerin daha fazla zaman kaybetmeksizin uygulamaya aktarılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Dr. Veysel Yayan
Genel Sekreter

Twitter
LinkedIn