Çelik Sektörümüz, Türkiye’nin Büyümesinde Lokomotif Rol Üstlendi Tarih: 24 November 2016
2011 yılında, dünya çelik sektöründeki büyüme, kriz kayıplarının telafi edildiği 2010 yılına kıyasla önemli ölçüde yavaşlayarak, % 7 seviyesinde gerçekleşti. Bu büyümede, geçtiğimiz yıllardan farklı olarak, Çin etkisinin azalma eğilimini sürdürdüğü gözlendi. 2000’li yıllarda sistemli bir şekilde % 20 civarında büyüyen Çin’in üretimindeki artış, son iki yıl içerisinde % 9-10 bandına oturdu. Büyük çelik üreticisi ülkeler arasında, Japonya ve İspanya’nın üretimi gerilerken, ABD, Hindistan, Rusya, Almanya, Ukrayna, Brezilya ve Fransa’nın üretimindeki artış, dünya ortalamasının altında kaldı. Dünya çelik üretimindeki büyüme bir önceki yıla kıyasla, % 15’ten % 7’ye geriler iken, Türkiye ise, önceki yıla kıyasla gerileme bir yana, 2 puanlık artışla, % 17 civarında büyümeyi başardı. Türkiye ekonomisindeki büyümenin iki misli civarındaki bu büyüme oranı ile 2011 yılında, dünya çelik sektöründe en hızlı büyüyen ülkeler arasında üst sıralarda yer aldı.
Türkiye’nin büyümesinde, nihai mamul tüketimindeki %14’lük artış yanında, özellikle ithalattaki % 5 civarındaki düşüş etkili oldu. İthalattaki düşüş ağırlıklı şekilde, yarı ve yassı ürünlerdeki gerilemeden kaynaklandı. Ancak ithalattaki düşüşün, Türkiye’nin kapasitelerindeki artışı tam olarak yansıtmadığı ve bu durumun, üretici kuruluşlarımızı, özellikle yassı ürünlerdeki üretim artışını ihraç piyasalarına yönlendirmek durumunda bıraktığı gözlendi. Bu durum, 2011 yılında yassı ürün ihracatımızın % 80’in üzerinde artış göstermesinde etkili oldu. Yassı ürün üretiminde gözlenen % 35 civarındaki artışın sağladığı ithal ikamesi sayesinde, yassı ürünlerin ithalatında düşüş yaşanırken, en fazla ihracatı yapılan ürün grubu olan uzun ürünlerin ithalatında % 15 civarında artış yaşanması dikkat çekti.
Bir bütün olarak bakıldığında, yılsonu itibariyle Türkiye’nin ihracatının miktar yönünden % 6 civarında artışla, 19 milyon tona, değer yönünden ise, % 25 civarında artışla, 17 milyar dolara ulaşması bekleniyor. İhracatta sağlanan miktar yönünden artış ile değer yönünden artış oranları arasındaki büyük fark ise, fiyatlar genel seviyesinin 2010 yılına kıyasla % 18 civarında yükselmiş olduğunu gösteriyor. İhracatta değer yönünden sağlanan performans tatmin edici olmakla beraber, miktar yönünden elde edilen büyüme, Orta Doğu ve Körfez ülkeleri ile Kuzey Afrika ülkelerindeki belirsizlikler nedeniyle beklentilerin gerisinde kalmış bulunuyor. 2011 yılında, çelik sektörümüz en büyük ihraç pazarları olan Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki kayıplarını, AB, Güney Amerika ve Uzak Doğu piyasalarına ağırlık vererek dengeler iken, bu durumun, kapasite kullanım oranlarına da yansıdığı ve 2010 yılında % 71 seviyesinde bulunan kapasite kullanım oranının, 2011 yılı itibariyle, mevzi bir iyileşme ile % 75 seviyesine ulaştığı gözleniyor. Türk çelik sektörü, 2009 yılından bu yana gündemde olan, ancak bir türlü yürürlüğe konulmayan Demir Demirdışı Metaller Stratejisi kapsamındaki tedbirlerin sağlayacağı destekten yararlanmadan bu performansı göstermiş bulunuyor.
2012 yılında, gelişmiş ülke ekonomilerindeki yavaşlamaya ilişkin belirsizliğin devam edeceği, bu nedenle özellikle AB ülkelerine yönelik ihracatımızın, mevcut seviyelerini korumakta dahi zorlanabileceği, buna karşılık gelişmekte olan ekonomilere yönelik ihracat artışının devam edeceği değerlendiriliyor. Türkiye’nin ihracatının gelişmesinde, Orta Doğu, Körfez, Kuzey Afrika ve komşu ülkelerde istikrarın temini büyük önem taşıyor. Mısır, Libya ve Tunus’un göreceli olarak istikrara kavuşmasının, Kuzey Afrika’ya yönelik ihracatımıza olumlu etki yapması beklenirken, komşu ülkelerden Suriye ve Irak’taki istikrarsızlığın, bu ülkelere yönelik ihracatımızı olumsuz yönde etkilemesinden endişe duyuluyor.
Bir bütün olarak bakıldığında, 2012 yılında, üretimimizde % 10 ve ihracatımızda ise miktar yönünden % 6-7 civarında artış bekleniyor. Türk çelik sektörünün, sözkonusu hedeflerine ulaşabilmesi ve kapasite kullanım oranlarını arttırabilmesi için, girdi maliyetlerini düşürecek ve yurtiçi girdi tedariğini arttıracak tedbirlerin süratle uygulamaya aktarılmasına ihtiyaç duyuluyor.
Yurtiçi talepteki canlılığa ve yeni kapasitelerin devreye girmesine bağlı olarak, üretim artışının beklentilerin de üzerine çıkma ihtimalinin bulunduğu ve ihraç piyasalarındaki daralma eğilimine rağmen, ithal ikamesi yolu ile, yurtiçi talebin giderek artan oranlarda Türk çelik sektörü tarafından karşılanmaya başlanacağı tahmin ediliyor. Bu yönü ile, Türk çelik sektörünün özellikle büyüyen iç piyasasını daha fazla değerlendirme imkânına sahip olması sebebiyle, üretim artışının sektör üzerinde ciddi bir problem yaratmayacağı, ihraç piyasalarındaki olası açılımların, üretimin daha yüksek seviyelere çıkmasını destekleyeceği değerlendiriliyor. 2012 yılında dünya ekonomisindeki belirsizliklere ve talepteki daralma eğilimine rağmen, son iki yıldan bu yana genel olarak yükseliş trendi içerisinde olan demir çelik ürün fiyatlarının, 2012 yılında da artış eğilimini sürdüreceği tahmin ediliyor.