Dünya Çelik Sektörünün Çin İsyanı Tarih: 24 November 2016
11-12 Mayıs 2015 tarihlerinde Paris’te gerçekleştirilen OECD Çelik Komitesi toplantısında, başta Çin olmak üzere, dünyadaki kapasite fazlalığına ve Çin Hükümeti tarafından çelik sektörüne sağlanan devlet yardımlarının piyasa üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin ortak kaygılar ve bu konuda ortaya konulacak mücadelede birlikte hareket edilmesine ilişkin beklentiler dile getirilmişti. Çelik sektöründe en fazla haksız ticaret soruşturması ile karşı karşıya kalan ülkelerin başında olan Çin’in uygulamaları karşısında kayıtsız kalamayan ABD, Kanada, Meksika, Latin Amerika, AB ve Türkiye’yi temsil eden 10 çelik derneği, konunun ciddiyetine dikkat çekmek ve hükümetlere bu konuda önlem alma çağrısında bulunmak amacıyla, 16 Haziran 2015 tarihinde, “Dünya Çelik Endüstrisi, Hükümetlere Çin’in Yeni Çelik Politikası Ve Kapasite Fazlalığına Karşı Önlem Alma Çağrısı Yapıyor” başlıklı bildiri yayımladı. Çin’in kapasite fazlalığının tahrip edici boyutlarına ve bunu ayakta tutma yöntemlerinin serbest piyasa ekonomisi statüsü ile bağdaşmadığına dikkat çekilen bildiride, Çin’in uluslar arası düzeyde adil rekabeti engelleyen sözkonusu uygulamalarının asgari düzeyde tutulabilmesi için, Ülkenin baştan aşağıya kamu kontrolünde bir ekonomi olmasına da dikkat çekilerek, piyasa ekonomisi statüsünü elde etmesinin engellenmesi çağrısında bulunuldu.
Çelik ürünleri ihracatı en fazla ticari önlemle karşı karşıya kalan ülke konumunda bulunan Çin’in agresif ihracat politikaları sebebiyle, son zamanlarda ABD, Kanada, Avrupa Birliği, Avustralya, Meksika, Güney Kore, Japonya, Malezya ve Brezilya gibi ülkeler Çin menşeli çelik ürünleri ithalatına vergi uygulama kararı aldı. Türkiye de, aralarında Çin Halk Cumhuriyeti’nin de bulunduğu 7 ülkeden yapılan sıcak sac ithalatına karşı, 28 Ocak 2015 tarihinde bir anti-damping soruşturması başlatmıştı.
AISI-Amerika Demir Çelik Enstitüsü (ABD), SMA-Çelik İmalatçıları Birliği (ABD), CSPA-Kanada Çelik Üreticileri Derneği (Kanada), SSINA-Kuzey Amerika Vasıflı Çelik Endüstrisi (ABD), CPTI-Tüp ve Boru İthalat Komitesi (ABD), CANACERO-Meksika Demir Çelik Sanayi Odası (Meksika), ALACERO-Latin Amerika Çelik Derneği, EUROFER-Avrupa Çelik Derneği, Brezilya Çelik Enstitüsü ve TÇÜD-Türkiye Çelik Üreticileri Derneği tarafından hazırlanan ve hükümetlere sözkonusu endişelerin giderilmesine yönelik adım atma çağrısında bulunan “Ortak Endüstri Açıklaması”, kamu tarafından şekillendirilen bir ekonomi olmasından dolayı, Çin’deki 425 milyon tona civarında bulunan kapasite fazlalığının azaltılamadığına ve bu durumun dünya çelik piyasalarını tahrip ettiğine dikkat çekerek, dolayısıyla Çin’in piyasa ekonomisi statüsünü elde etmesinin engellenmesi çağrısında bulunuyor.
Ortak bildiride, şu ifadelere yer veriliyor:
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Çelik Komitesi’nin Mayıs ayı başında gerçekleştirilen toplantısında bir kez daha ortaya konulduğu üzere, dünya çelik sektöründe kamu kontrolünde bulunan ve devlet desteklerinden yararlanan çelik endüstrilerinin ihracatında hızlı bir artış yaşandığı konusunda güçlü bir fikir birliği bulunmaktadır. Paris’te gerçekleştirilen toplantıda; Asya, Amerika ve Avrupa’dan katılan ulusal çelik endüstrisi derneklerinin sunumlarında, benzer noktalar ve endişeler göze çarpmıştır. Sunumlar, yavaşlamış talep artışı ile karakterize edilen, tüm bölgelerin global düzeydeki olağanüstü yüksek seviyedeki kapasite fazlalığının tetiklemesinden kaynaklanan haksız çelik ithalatındaki dramatik artıştan zarar gördüğü “yeni normal” olarak adlandırılan dönemin başladığına işaret etmiştir. Bu iddiaların tepesinde ise, talep artışının yavaşladığı bir dönemde, global çelik piyasalarındaki ve ticaret akışlarındaki istikrarı bozucu tesirler gösteren, yüksek hacimdeki ve artış eğilimi gösteren kapasite fazlalığı ile Çin Halk Cumhuriyeti bulunmaktadır.
Bunun üzerine, ABD, Kanada, Meksika, Latin Amerika ve Avrupa’yı temsil eden 8 çelik derneği, Çin’in yeni açıkladığı “Çelik Uyum Politikası” konusunda ortak bir açıklama yapmışlardır. Açıklamada, çelik endüstrisini iyileştirmeyi amaçlayan politikanın “tepeden aşağıya kamu kontrolünde bir yaklaşım” sergilemeye devam etmesinin yaratacağı sonuçlara ilişkin endişelere yer verilmektedir.
Çelik Komitesi Başkanı Risaburo Nezu’nun toplantı kapanış bildirimine; “Düşük talep artışı ve artan ihracata işaret eden yeni dönemde, yapısal engeller acilen çözüme kavuşturulmalıdır. Piyasa bozucu uygulamaların çözümünde veya durdurulmasında başarısız olunması, devlet desteklerinden yararlanan, teşvik edilen kuruluşların, minimum kamu desteğinin bulunduğu ortamlarda verimli bir şekilde faaliyet gösteren özel sektör kuruluşlarının yok olmaları pahasına ayakta kalmaları sonucunu doğuracaktır ” şeklinde yansıdığı üzere, OECD Çelik Komitesi, bu endişelerin giderilmesinin aciliyetine dikkat çekmiştir.
Aşağıda isimleri yer alan dernekler, bu konuda hızlı ve etkili önem alınmasının aciliyeti konusunda fikir birliği içerisinde bulunmaktadır. Her bir ulusal hükümete, kapasite fazlalığını besleyen devlet politikaları ile mücadele etmek üzere, kendi ülkelerinde bu sorunun çözümüne yönelik gayret göstermeleri, ticaret diplomasisinde gereken çalışmaları ve yasal düzenlemeleri ortaya koymaları konusunda çağrımızı yineliyoruz. Mevcut çelik krizinin temelinde de, kapasite fazlalığı ve bunu ayakta tutan devlet politikaları yatmaktadır. Bu açıdan, çelik piyasalarında tüm oyuncular için eşit şartların oluşturulması gerekmektedir.
Önümüzdeki dönemde, hükümetlerin bu konuda karşı karşıya kalabilecekleri spesifik konulardan birisi, Çin’in 2016 yılının sonlarından itibaren DTÖ üyelerinin kendisine piyasa ekonomisi olarak muamele etmek durumunda kalacaklarını iddia etmesidir. Her bir ülkenin kararlılığı, Çin’in dampingli ihracatının yarattığı tahribattan zarar gören tarafların bu durumdan nasıl ve ne kadar hızlı kurtulacaklarının da belirleyicisi olacaktır. Çin çelik endüstrisinden de çok net bir şekilde görülebileceği üzere, Çin henüz piyasa ekonomisi koşullarını karşılamanın çok uzağında bulunmaktadır. Yaklaşık 425 milyon ton civarında tahmin edilen kapasite fazlalığının bulunması ve bunun azaltılmasına yönelik etkin bir politikanın geliştirilmesinde yetersiz kalınması, Çin’in tepeden aşağıya kamu tarafından şekillendirilen bir ekonomi olduğunu kanıtlamaktadır.
Bu, acilen çözüme kavuşturulması gereken kritik bir konudur. Bu nedenle, Çin’i piyasa ekonomisi olarak tanıdıklarını ifade eden beyannameler yayınlamadan önce, bu hususu da dikkate almalarını teminen, konuyu hükümetlerimizin bilgisine sunmaya yönelik çabalarımızı işbirliği içerisinde sürdürmeye devam edeceğiz.