Uygulanmayacak İse Hükümet Programı Niçin Yazılıyor? Tarih: 24 November 2016

2015 yılını, çelik sektörü açısından kayıpların derinleştiği bir yıl olarak geride bıraktık. Henüz tüm göstergeler netleşmemiş olsa da, ham çelik üretimi % 8 oranında düşüşle 31.5 milyon ton seviyelerinde kaldı. 2013 ve 2014 yıllarının ardından, üretimin arka arkaya üçüncü yılında da gerilemesi ile, son 3 yıl içerisinde üretimde yaşanan toplam düşüş % 12.5 seviyesine çıktı. Sektörün kapasite kullanım oranı % 62 seviyesinde kalırken, 19 milyon ton civarındaki kurulu kapasite değerlendirilemedi. 2015 yılında, Türkiye’nin çelik tüketimi ise, % 13 civarında büyüyerek oldukça güçlü sayılabilecek bir performans gösterdi. Son 3 yılda Türkiye’nin çelik tüketimindeki artış % 21’e ulaştı.

2015 yılında sektörün çelik ürünleri ihracatı % 7 civarında düşerken, ithalat ise % 40 civarında artış gösterdi. Benzer trendin gözlendiği son 3 yıllık dönemde, ihracat % 17 oranında düşerken, ithalat % 60 oranında yükseldi. Çelik ürünlerinin Türkiye’nin ihracatındaki payı, 2008 yılındaki % 15.5 seviyesinden, % 8 seviyelerine kadar geriledi.  Son 3 yılda yurtiçi çelik tüketimindeki % 21’e ulaşan yüksek oranlı artışa rağmen Türkiye, yurtiçinde kurulu bulunan kapasitelerini kullanamadı ve 15 yıllık aradan sonra yeniden net çelik ithalatçısı konumuna geçti. Artan yurtiçi çelik tüketimi, daha fazla ithalat yapılarak karşılandı. Dünyanın en büyük çelik ihracatçıları arasında yer almakla övünen bir sektörün, 3 yıl içerisinde olumsuz yönde bu kadar keskin bir değişim göstermesi, yaşanmakta olan sıkıntıların boyutunu ve acilen tedbir alınması gereğini gündeme getirdi. 2015 yılında, başta Çin olmak üzere, dünyada artan arz fazlalığı nedeniyle, özellikle dampingli ve devlet destekli çelik ürünleri ithalatının sektörün üretimini baskı altında tuttuğu ve sözkonusu ithalata karşı etkili bir önlem alınamamış olmasının, sıkıntıların derinleşmesine neden olduğu gözlendi.

Üzülerek belirtmek gerekir ki, sözkonusu çarpıcı göstergeler, 2016 yılı ithalat rejimine yansımadı. 2016 yılında uygulanacak gümrük vergilerinin belirlendiği İthalat Rejimi Kararı’na Ek Karar’da, 2015 yılında uygulanan gümrük vergilerinin aynen muhafaza edilmesi, denge arayışlarının sektörün yaşadığı ciddi sıkıntıların göz ardı edilmesine yol açtığı intibaını verdi.
Bugün geldiğimiz noktada, Türk çelik sektörü olarak atıl kapasitesi bile Türkiye’nin üretiminin 13 misli olan ve dünya piyasalarını tahrip eden olağanüstü büyüklükte bir yapı ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bu yapının devlet tarafından da desteklendiğini ve bu durumun dünya çelik sektörünü olumsuz yönde etkilediğini, tüm ülkelerin çelik derneklerinin bu nedenle alarm durumuna geçtiğini dikkate alırsak, Türkiye’de çelik sektörümüzün içerisinde bulunduğu olumsuzluklara duyarsız kalınmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.

Kamu yönetiminin, sektörün rekabet gücünü arttıracak tedbirler almak yerine, hiçbirşey yapmadan durumun kendiliğinden düzelmesini beklediği intibaını veren yaklaşımına rağmen, 2016 yılında, çelik sektörümüz rekabet gücünü arttıracak tedbirlerin alınması yönündeki gayretlerine devam edecektir. Bu çerçevede, demir cevheri fiyatlarının dip seviyelerine yaklaştığı ve daha fazla keskin düşüş yaşanmayacağı, petrol fiyatlarının yeniden yükseliş eğilimine gireceği ve dünya piyasalarında çelik talebinin toparlanmaya başlayacağı beklentisi ile, Türk çelik sektörünün 2016 yılında mütevazi bir iyileşme süreci içerisine gireceğini, yurtiçi talepte beklenen artışın da bu süreci destekleyeceğini öngörüyoruz.

Özellikle Dahilde İşleme Rejimi ve gümrük vergileri konusunda adım atılmaması, çelik sektörümüzü dünyadaki dampingli ve devlet destekli çeliğin daha fazla hedefi haline getiriyor. Sektörümüzün içerisinde bulunduğu olumsuzlukların en kısa zamanda idrak edilip süratle çelik sektörünü uluslar arası piyasada zaafa uğratan şartların giderilmesini bekliyoruz.

Sözkonusu adımların atılmasını, Hükûmetimizin açıkladığı programda yer alan “yurtiçi üretimi arttırma ve ithalata bağımlılığı azaltma perspektifi” ve 2016 Yılı Eylem Plânı’nın 158 Nolu Eyleminde ifade edilen 25 Öncelikli Dönüşüm Programı içerisindeki “İthalata olan bağımlılığın azaltılması programı” hedefleri ve vizyonunun bir gereği olarak görüyoruz. Hükümet’in belirlediği hedeflerin ve oluşturduğu programların kağıt üzerinde kalmayacağını, uygulamaya aktarılarak Türkiye’nin gelişmesine destek sağlayacağını ümit ediyoruz.

Dr. Veysel Yayan
Genel Sekreter

Twitter
LinkedIn