Ağustos Ayı Türk Çelik Sektörü İçin Rekorlar Ayı Oldu

Ağustos ayında, 3,5 milyon ton ham çelik üretimi ile tüm zamanların aylık en yüksek ham çelik üretimini gerçekleştiren Türk çelik sektörü, dünya çelik üretimi sıralamasında, aylık bazda 7. sıradaki yerini korudu. Bu durum, kapasite kullanım oranı yükselen çelik sektörümüzün üretimde yakaladığı ivme sayesinde, yıl sonunda 40 milyon ton ham çelik üretim hedefine ulaşması ihtimalini güçlendirdi. Dünya çelik üretiminin yüzde 60’ını tek başına gerçekleştiren Çin’in, yeşil mutabakat hedeflerine ulaşmak için üretimi azaltmaya başlaması ve mevcut üretimi iç tüketime yönlendirmesi, Türk çelik sektörü için büyük bir fırsat yarattı ve sektörümüz Ocak-Ağustos döneminde Uzak Doğu pazarına yönelik ihracatını yüzde 59 oranında arttırarak 1,4 milyon tona, Latin Amerika pazarına yönelik ihracatını yüzde 339 oranında artışla 1,7 milyon tona yükseltti. Ocak-Ağustos döneminde sıcak sac ihracatımız ise, üretimdeki yüzde 11,9’luk artışa rağmen, yurtiçi talepteki canlılık sebebiyle yüzde 22,5 oranında geriledi. Diğer taraftan, Ocak-Ağustos döneminde yüzde 30,6 oranında artış ile 10,8 milyon ton çelik ithâl edildi. Bu dönemde BDT ülkelerinden yüzde 38 artışla 5,4 milyon ton olarak gerçekleştirilen çelik ürünleri ithalâtının yüzde 94’lük kısmının, DİR kapsamında vergisiz olarak yapılan ithalâtın oluşturması dikkat çekti. Orta Doğu/Körfez ülkelerinden, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1.693 oranında artış ile gerçekleştiren 242 bin ton ithalatın içinde de DİR kapsamında yapılan ithalâtın payı, yüzde 94 seviyesinde gerçekleşti. İthalâttaki yüksek oranlı artışlar yüzünden, 8 aylık dönemde Türkiye’nin ithalâtının miktar yönünden 10,8 milyon ton, değer yönünden ise 9,3 milyar dolar seviyesine ulaşmış bulunması, başka bir ifade ile ihracatımız yüzde 21,5 oranında artarken, ithalatın yüzde 30,6 oranında artış göstermesi, Türkiye gibi, dünyanın en büyük 7. çelik sektörüne sahip olan bir ülkenin durumu ile bağdaşmamaktadır. İhracatta elde edilen üstün başarılara rağmen, ithalâtın kontrolsüz artışının, önümüzdeki aylarda, yurtiçi üretimi baskı altına alarak, üretim artışında duraklamaya yol açmasından endişe duyulmaktadır. Başta ABD, Kanada ve AB ülkeleri olmak üzere, dünyanın pek çok ülkesinde çelik sektörlerinin piyasalardaki en küçük dalgalanmalara karşı bile anında reaksiyon vererek korudukları hususu dikkate alındığında, Türk çelik sektörünün de benzeri yaklaşımlarla, haksız rekabete karşı korunmayı fazlası ile hak ettiği değerlendirilmektedir. Bu kapsamda Paris Antlaşmasının, Türkiye’nin çıkarlarını da koruyucu bir çerçevede yürürlüğe konulmuş olması, çelik sektörümüzün ilave bir koruma tedbiri fonksiyonu icra edecek sınırda karbon vergisinden muaf tutulmasını mümkün kılacak adımların hızlandırılması açısından, önemli bir gelişme olmuştur. Diğer taraftan bu aşamada, en azından ABD ile AB Komisyonu arasındaki, koruma önlemlerine ilişkin olarak gerçekleştirilen görüşmelere, AB ile Gümrük Birliği ve STA anlaşması bulunan bir ülke olarak, Türkiye’nin de dâhil olması ve Türk çelik sektörüne karşı uygulanmakta olan tedbirlerin esnetilmesi, serbest ve adil ticaret şartlarının oluşturulması açısından önem taşımaktadır.

Yazar

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği