Tedbir Alınmakta Gecikilmesi Çelik Sektörünü Tahrip Ediyor
Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu'nda çelik ürünlerindeki talep daralması devam ediyor. Son yapılan bir araştırmaya göre, önümüzdeki 10 yıl boyunca, Çin’deki talep daralmasının derinleşeceği ifade ediliyor. Benzer durum, daha sınırlı ölçüde de olsa, Rusya için de geçerlilik taşıyor. Esasen net ihracatçı durumunda olan Rusya'nın, talep daralması sebebiyle ihracatını daha da artırmasından ve Türkiye'ye yönelmesinden duyulan endişeler, mayıs ayından bu yana gerçeğe dönüşmeye başlamış bulunuyor. Benzer durum Çin için ihracatın ikiye katlanması şeklinde kendini gösteriyor.

Bu yıl başta Çin olmak üzere, Uzak Doğu ülkeleri ve Rusya’dan yapılan ithalatta ciddi artışlar gözlenmiş, özellikle son 3 ayda ithalattaki artış hızlanmış bulunuyor. TÜİK verilerine göre, son 3 ay içerisinde, Çin’den 1,4 milyon ton, Rusya’dan 1,3 milyon ton, Güney Kore’den 600 bin ton, Malezya’dan 521 bin ton ithalat yapıldığı görülüyor. Sadece Çin ve Rusya’nın Türkiye’ye yönelik ihracatlarının, aylık 500’er bin ton seviyelerine ulaştığı gözleniyor. Bu durumun devam etmesi halinde, önümüzdeki aylarda söz konusu aylık 500 bin ton seviyesinin de geride bırakılabileceği ve mevcut durumda kalsa bile, yıl sonu itibariyle 5 milyon ton seviyesine ulaşılabileceği değerlendiriliyor. Diğer taraftan şimdiye kadar ihracatı sınırlı olan Hindistan’da da, Temmuz itibarıyla ihracatın yüzde 90,3 seviyesinde arttığı gözleniyor. Hindistan hükümetinin bir taraftan kapasiteyi artırmaya, diğer taraftan da ihtiyaç fazlası üretimi ihracata yönlendirmeye çalıştığı bildiriliyor.
Dolayısıyla Türkiye’nin, dünyanın en büyük çelik ihracatçılarının hedefi haline gelmiş olduğu, net bir şekilde görülüyor. Hiç şüphesiz büyük ihracatçılar arasında yer alan diğer uzak doğu ülkeleri de belirli ölçülerde ihracattan paylarını almaya devam ediyor.
Bu durumda, böylesine, bir yoğunlaşma söz konusu olmadan dahi, çok büyük tedbirler alan ABD’nin ve AB Komisyonunun aldığı tedbirlere benzer tedbirlerin neden uygulamaya aktarılmadığı anlaşılamıyor. Mevcut durum itibarıyla, çelik üreticilerinin vardiya sayısını azalttığı, üretimlerini kıstığı, bazı kuruluşların tek vardiyaya düşürdüğü, kapasite kullanım oranlarının yüzde 60 civarında seyrettiği biliniyor. Böyle devam etmesi halinde, bazı kuruluşların faaliyetlerini tümüyle askıya almak mecburiyetinde kalmalarından endişe duyuluyor. Tüm bu gelişmeler, son derece rahatsız edici bir mahiyet taşıyor.
Bu durumun çelik sektörünü sadece kapasitelerin kullanılamaması açısından değil, yapılan ithalatın girişinin engellendiği, başta ABD ve Avrupa gibi ülkeler olmak üzere, pek çok ülkede “circumvention” (ihlal) soruşturması başlatılmasına yol açmasından da endişe duyuluyor. Büyük emeklerle mevcut duruma getirilmiş bulunan çelik kapasitesinin, dünyanın en büyük üreticilerinin uyguladıkları dampingli fiyatlar yüzünden tahrip edilmesine kayıtsız kalınması, ekonomi için de ciddi riskler oluşturmaya aday görünüyor.
Artık bıçağın kemiğe dayandığını değil, kesmeye başladığını söylemek gerekiyor. Bu konuya daha fazla duyarsız kalınması, sonradan alınacak tedbirlerin, dampingli fiyatlarla stoklanan ürünler karşısında, etkisiz kalacağı ihtimalini uyandırıyor.
ABD son derece sınırlı ihracatımız için damping marjı belirliyor. Mısır tarafından Türkiye’ye, Demir veya Alaşımsız Çelikten Yarı Mamul Ürünler, Soğuk Haddelenmiş Yassı Çelik, Galvanizli/Kaplanmış Çelik ve Boyalı Çelik Ürünleri ithalatına ilişkin korunma önlemi soruşturması başlatılıyor. “Eurofer” soğuk hadde ürünlerimiz için Avrupa Komisyonuna damping başvurusu yapıyor. Dolayısıyla çelik sektörlerinin dünya tarafından en etkili bir şekilde korunduğu şu tarihlerde, Türkiye’nin gelişmelerin gerisinde kalacak politikalar izlemesinin çok ciddi bedeli bulunuyor.