AB’den Hurda İhracatına Sınırlama Eğilimi Tarih: 24 November 2016

0 Paylaşımlar

2012 yılında gerçekleştirdiği 177 milyon tonluk ham çelik üretimi ile dünya üretiminde % 11 oranında paya sahip bulunan AB çelik sektörü, 2008 yılında ortaya çıkan global finans krizinden bu yana kan kaybetmeye devam ediyor. Krizle birlikte AB sanayinin yavaşlaması neticesinde, halen AB’nin çelik tüketimi kriz öncesi seviyesinin % 27 altında bulunuyor. AB’de faaliyet gösteren firmaların bir kısmı tesislerini kapatırken, bir kısmının üretimini kısma yoluna gittiği ve istihdamın sürekli bir şekilde azalmaya devam ettiği gözleniyor. Global düzeyde artan kapasite fazlalığının, AB çelik endüstrisinin durumunu daha da ağırlaştırdığına dikkat çeken AB Komisyonu, Avrupa Birliği’nin ekonomik, sosyal, çevre ve arz güvenliği gibi açılardan, önemli bir çelik üretim merkezi olarak kalmasının taşıdığı hayati öneme vurgu yaparak, “rekabetçi ve sürdürülebilir bir çelik endüstrisi oluşturmak” hedefi doğrultusunda AB Çelik Eylem Plânı’nı uygulamaya aktarmış bulunuyor.

Geniş bir katılımla çalışmalarını sürdüren Avrupa Komisyonu, 11 Haziran 2013 tarihinde açıkladığı AB Çelik Sektörü Eylem Plânı ile, Avrupa çelik endüstrisine günümüzün zorluklarını aşmasında yardımcı olacak; inovasyonu  teşvik edip, büyümeyi sağlayarak, sektörün gelecekte rekabet gücü yüksek bir endüstri olmasını sağlamanın temelini atmayı hedefliyor. Böylece Avrupa Komisyonu, 1977 yılındaki Davignon Plânı’ndan bu yana, ilk kez çelik sektörüne yönelik bir plân hazırlamış oluyor.

Komisyon, Eylem Plânı ile, AB içinde ve dışında, AB menşeli çelik tüketiminin desteklenmesini öngörüyor. Bunu da, AB’de yerleşik çelik üreticilerinin üçüncü ülke piyasalarına adil ticaret uygulamaları ile girmesini sağlayarak temin etmeyi hedefliyor. Avrupa Komisyonu ayrıca, sektör üzerindeki AB mevzuatından kaynaklanan ilave maliyetlerin  azaltılmasını amaçlıyor. Bu kapsamda, Avrupa’daki diğer kilit endüstriler bakımından önemli olan yeni jenerasyon çelik ürünleri için, inovasyon, enerji verimliliği ve sürdürülebilir üretim prosesinin hayati önem taşıdığına vurgu yapılıyor. Eylem planında, çelik sektöründe istihdamın desteklenmesini sağlayacak önlemler yanında, yüksek bilgi birikimine ve tecrübeye sahip sektör çalışanlarının Avrupa’da kalması amaçlanıyor.

Avrupa Çelik Eylem Planı’nın hazırlık sürecinde, sektörümüzü en fazla rahatsız eden konuların başında, Avrupa Endüstrisi Yuvarlak Masa Topluluğu’nun (ERT), ‘Avrupa hurdasının yasal veya yasadışı bir şekilde ihraç edilmesinin, çevre üzerinde olumsuz etki yarattığına ve Avrupa endüstrisinin ikincil hammadde tedariğini tehlikeye attığına’ dikkat çeken ve hurda ihracatının ‘çevre, sağlık, yönetim yada proses verimliliği gibi kriterlere’ bağlanarak sınırlandırılmasını teklif eden önerilerinin, bir miktar yumuşatılarak da olsa AB Çelik Eylem Planı içerisinde yer aldığı görülüyor. Nitekim, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Endüstri ve Girişimcilik Komiseri Antonio Tajani başta olmak üzere, AB Komisyonu kaynakları tarafından yapılan, hurda ihracatının önüne, çevre ile ilgili bir takım kriterler getirilmek suretiyle, hurda ihracatının sınırlanması yoluna gidilebileceği yönünde açıklamalar endişe ile takip ediliyor.

11 Haziran 2013 günü kamuoyuna açıklanmış bulunan AB Çelik Eylem Planı’nda, ERT’nin teklifleri açık bir şekilde kabul edilmemiş ve hurda ve hammadde ihracatının kısıtlanmasına doğrudan bir atıf yapılmamış olmasına rağmen, hurda piyasalarının AB çelik sektörünün hammadde tedarik güvenliğinin güçlendirilmesini temin edecek şekilde takip edilmesi ve çelik üretiminin AB dışındaki ülkelere yönelmesinin önüne geçilebilmesini teminen, hurdanın AB dışına çıkışının çevre temelinde gerekçelendirilerek sınırlandırılmasının mümkün olabileceği hususlarına vurgu yapıldığı görülüyor. Bir başka deyişle, AB kabul ettiği Eylem Planı ile birlikte, gerek duyduğunda, suni bir şekilde çevresel kaygılarını veya kriterlerini öne sürerek, hurda ve hammadde ihracatını sınırlandırma kararı alabileceğini ifade ediyor. Rusya ve Ukrayna’nın hurda ihracatını sınırlandırmalarına, sözkonusu iki ülkeye kota uygulayarak reaksiyon veren AB’nin, bu defa kendisinin benzer sınırlamaları uygulama eğilimi ve istekliliği içerisinde bulunması, AB’nin yıllardır savunduğu değerler ve AKÇT ile aramızdaki Serbest Ticaret Anlaşması ile bağdaşmıyor.

Hurda ihtiyacının % 70 oranındaki bölümünü ithalat yolu ile karşılayan ve ithalatının da yarısını AB bölgesinden gerçekleştiren çelik sektörümüz açısından, AB Komisyonu’nun hurda ihracatı konusunda uygulamaya aktarmak istediği sınırlayıcı tedbirler, hayati önem taşıyor. Hammaddelerde serbest ticaretin bulunmadığı bir ortamda, nihai çelik ürünlerinde de serbest ticaretten söz edilmesi mümkün bulunmuyor. Bu yönüyle, başta Ekonomi Bakanlığımız olmak üzere, ilgili kuruluşlarımızın, “AB Çelik Sektörü Eylem Planı”nı AKÇT ile aramızdaki Serbest Ticaret Anlaşması şartlarına uygunluk açısından yakından takip etmelerine ihtiyaç duyuluyor. 

Twitter
LinkedIn