Aylık Değerlendirme – Eylül 2012 Tarih: 24 November 2016

0 Paylaşımlar

Dünya genelindeki 500 milyon ton civarında bulunan atıl kapasiteler, dünyanın en büyük demir çelik üreticisi/tüketicisi konumunda bulunan ve son yıllarda dünya çelik üretimindeki artışın itici gücünü oluşturan Çin’deki talebin keskin bir şekilde yavaşlaması ile, etkisini daha fazla hissettirmeye başladı.

Cevher fiyatlarının, Çin’deki durgunluğun da etkisiyle, son bir ay içerisinde 130 $/ton seviyelerinden 90 $/ton seviyelerine gerilemesi ile birlikte, uluslararası piyasalardaki yeni oluşumların Türkiye piyasası üzerindeki olumsuz etkilerinin arttığı gözleniyor. Nitekim son zamanlarda, Çinli üreticilerin Türkiye’de piyasayı yoklamaya başladıkları, önemli ihraç pazarlarımız arasında yer alan Orta Doğu ve Körfez ülkelerine ise, son derece rekabetçi fiyatlardan teklifler verdikleri biliniyor. Yeni durumun, önümüzdeki aylarda demir çelik ürünleri ihracatımızı olumsuz yönde etkilemesinden endişe duyuluyor.

Gerek Avrupa Birliği’nde ve gerekse global düzeyde talebin daraldığı mevcut koşullarda, ihraç piyasalarımızda Avrupalı ve Uzak Doğulu üreticilerin etkinliklerini arttırmaya başlamalarına rağmen, Türk çelik sektörü, yılın ilk 8 aylık döneminde % 9.2 oranında büyüme başarısı göstererek, dünyanın büyük üreticileri arasında, sekizinci sıradaki yerini korudu. Bu yılın Ocak-Temmuz döneminde, Avrupa Birliği’nin üretiminin % 4.6 oranında gerilediği, Çin’in üretimindeki artışın alışılmadık bir şekilde % 2.1 seviyesinde kaldığı ve dünya üretimindeki yükselişin % 1 seviyesinde seyrettiği bir ortamda, Türkiye’nin ham çelik üretimini yüksek sayılabilecek bir oranda arttırabilme başarısı göstermesinde, yurtiçi tüketimdeki canlılık yanında, ihracatta alternatif piyasalara yönelebilmiş olmasının da etkili olduğu gözleniyor.

Önümüzdeki aylarda sektörü, ihraç piyasalarda da, daha keskin bir rekabet ortamı bekliyor. Yılın ilk 7 aylık döneminde, artan kapasiteye rağmen, Türkiye yassı ürünlerin ara mamulü konumunda bulunan slab üretimindeki % 7.6 gerilediği gözleniyor. Kapasitenin artmasına ve yurtiçi yassı çelik tüketiminin % 6 oranında yükselmiş olmasına karşın, yassı mamul üretiminin gerileme eğilimi göstermesi endişe yaratıyor. Çelik sektörü, yassı ürün üretimindeki negatif gelişmeyi, uzun ürün üretimini % 16 oranında arttırarak dengelemiş bulunuyor.

Yılın ilk 7 aylık döneminde, Türkiye’nin toplam nihai çelik ürünleri üretiminin % 10.4 oranında artışla, 19.9 milyon tona; tüketiminin ise, % 9.4 oranında artışla, 9.4 milyon tona çıktığı gözleniyor. Üretimin tüketimi karşılama oranı, ağırlıklı bir şekilde inşaat sektörü tarafından tüketilmekte olan uzun ürünlerde % 174 seviyesinde gerçekleşirken, yassı ürünlerde halen % 65 gibi oldukça düşük bir seviyede seyrettiği görülüyor.

Yılın ilk 7 aylık döneminde, üretimdeki gerileme yanında, en büyük ihraç pazarı konumunda bulunan AB’nin tüketimindeki daralmanın da etkisi ile, yassı ürün ihracatı % 35 oranında gerilerken, uzun ürün ihracatı, miktar açısından % 18 oranında artışla, 7.15 milyon ton, değer açısından % 15 oranında artışla, 4.8 milyar dolara yükselmiş bulunuyor. Uzun ürünlerin desteği ile, Ocak-Temmuz döneminde, toplam çelik ürünleri ihracatının % 7.5 oranında artışla, 11.8 milyon tona çıktığı gözleniyor. 

Demir çelik ürünleri ithalat rakamları ise, diğer tüm ürünlerde düşüş yaşanırken, yarı mamul ve yassı mamul ithalatının artmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Ocak-Temmuz döneminde, toplam demir çelik ürünleri ithalatının miktar bazında artış göstermesine karşılık, değer bazında gerilemesi nedeniyle, ihracatın ithalatı karşılama oranı, geçen yılın aynı dönemine kıyasla, 16 puan artışla, % 156 seviyesine ulaşmış bulunuyor.

Önümüzdeki aylarda, çelik üreticilerimizin iç ve dış piyasalarda daha keskin rekabet koşulları ile karşı karşıya kalacakları, BDT ve Avrupalı üreticilerin rekabeti yanında, Çin ve Japonya başta olmak üzere, Uzak Doğu ülkelerinin yaratacakları rekabetin de daha net bir şekilde hissedilmeye başlanacağı tahmin ediliyor. Dünya genelindeki talep daralmasının ve oluşan arz fazlalığının, çelik sektörümüzün üretim ve ihracatını baskı altında tutabileceği değerlendiriliyor.

Twitter
LinkedIn