Çelik Sektörümüzün Kapasite Kullanım Oranı Geriliyor Tarih: 24 November 2016

0 Paylaşımlar

Dünya ekonomisinin, son aylarda kademeli bir iyileşme gösterdiği ve sözkonusu iyileşmenin, çelik tüketicisi sektörlere ve çelik sektörüne de yansıdığı gözleniyor. 2013 yılının ilk 7 aylık döneminde, dünya ham çelik üretimi % 2 oranında artış göstermiş bulunuyor. Yılsonu itibariyle dünya çelik tüketimindeki artışın % 3.1 seviyesinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Dünyada toparlanma devam ederken ve göstergeler olumlu yönde ilerlerken, son aylarda Türk çelik sektöründeki kötüye gidiş derinleşme eğilimi gösteriyor.

Ağustos ayında, Türkiye’nin ham çelik üretimi, geçen yılın Ağustos ayına kıyasla % 15.4, 2013 yılının Temmuz ayına kıyasla ise, % 8.7 oranında düşüşle, 2.58 milyon ton seviyesinde gerçekleşirken, bu düşüş dünyanın en büyük 15 çelik üreticisi arasındaki en keskin gerilemeyi ifade ediyor. Bu durum, çelik sektörümüzün kapasite kullanım oranının da, % 73’ten % 70’e gerilemesi sonucunu doğurmuş bulunuyor. Üretimdeki sözkonusu düşüşte, sektörün rekabet gücündeki gerilemenin ithalatta yol açtığı artış yanında, İsdemir’de başlayan grevin de önemli bir etkisi bulunuyor. İsdemir grevinin olumsuz etkilerinin, Ağustos ayı Türkiye ham çelik üretim rakamlarına da yansıyacağı değerlendiriliyor.

Çelik sektörümüzün rekabet gücündeki gerileme, dış ticaret verilerine de yansıyor. Ocak-Ağustos döneminde ihracatımız miktar yönünden % 4.1 oranında gerilerken, ithalâtımızın % 28 oranında artış göstermesi, ihracatın ithalâtı karşılama oranının, 2012 yılının aynı dönemindeki % 157 seviyesinden, % 128 seviyesine düşmesi sonucunu doğurmuş bulunuyor. Ancak bunun da ötesinde, ÇİB kaynaklı geçici veriler, ihracattaki olumsuz tablonun daha da ağırlaştığını ve Eylül ayında çelik ihracatının % 15 oranında gerilediğini gösteriyor. Ağırlıklı şekilde hurda fiyatlarındaki artış ve dünya çelik kapasitelerindeki fazlalıktan kaynaklanan bu durum, başta enerji olmak üzere, girdi maliyetlerini düşürecek tedbirlerin ve bu cümleden olarak, hurda ve kömür ithalâtında çevre katkı payı kesintisine son verilmesi tedbirinin süratle uygulamaya aktarılmasını gerektiriyor.

Ocak-Ağustos döneminde, Türkiye’nin yassı çelik üretimi % 7.6 oranında artışla, 6.25 milyon tona yükselirken, tüketimi % 3 oranında artışla, 9.23 milyon tona çıkmış bulunuyor. İhtiyacının üzerindeki kapasiteye rağmen, yılın ilk 8 aylık döneminde, çelik sektörümüz Türkiye’nin tüketiminin yaklaşık olarak  %68’i civarında üretim gerçekleştirebilmiş bulunuyor. Yassı çelik üretiminin baskı altında kalmasında, % 9.2 oranında artışla, 4.72 milyon tona çıkan yassı ürün ithalatının da önemli bir rolü bulunuyor.

Türkiye’nin çelik tüketiminin, % 7 gibi dünyada rekor sayılabilecek bir oranda arttığı yılın ilk 8 aylık döneminde, ham çelik üretiminin % 5.4 oranında gerilemiş, çelik ürünleri ithalatının ise % 27 oranında yükselmiş olması, yurtiçi tüketimde ithal ürünlerin ağırlığının hızla artmasına; yurtiçinde kurulu tesislerimiz atıl durumda kalırken, yurtdışındaki tesislerin üretim ve istihdamlarının desteklenmesine ve ekonominin kıt kaynaklarının yurtdışına aktarılmasına yol açıyor. Milyarlarca dolar tutarında yatırımlarla oluşturulan kapasitelerin atıl durumda kalmamasını ve ekonomiye katkısını arttırabilmesini teminen, bu çarpık durumun giderilmesine imkân sağlayacak tedbirlerin bir an önce yürürlüğe konulmasına ihtiyaç duyuluyor.

Türk çelik piyasası, açık pazar konumunu sürdürürken, son dönemde Ülkemiz menşeli çelik ürünlerine karşı açılan soruşturmalarda hızlı bir artış gözleniyor. Mısır tarafından inşaat demiri ihracatımıza karşı geçen yılın Kasım ayında başlatılan ve 200 gün süre ile yürürlükte kalan korunma önleminin sona ermesini müteakip, bu defa Mısır ile politik anlaşmazlıkların artmasının da etkisiyle, Türkiye’den yapılan inşaat demiri ithalatına karşı soruşturma açılması konusunun yeniden gündeme alındığı görülüyor. Petrol borularında, Türkiye’ye karşı hem anti-damping, hem de telafi edici vergi soruşturması başlatmış bulunan ABD’nin, son olarak Türkiye menşeli inşaat demirine karşı da anti-damping ve telafi edici vergi soruşturması başlatmış olması rahatsızlık yaratıyor. Son zamanlarda telafi edici vergilerin, Dünya Ticaret Örgütü kuralları istismar edilerek, sorgusuz sualsiz bir şekilde uygulamaya aktarılması şeklinde gelişen eğilim, sektörün uluslar arası piyasadaki konumunu olumsuz yönde etkiliyor.

Kaldırılması yönündeki ısrarlı taleplerimize rağmen, çelik sektörümüzün rekabet gücünü azaltan uygulamaların sürdürülmeye devam edilmesi, dünya çelik sektörünün büyümeye devam ettiği bir dönemde, çelik sektörümüzün küçülmesine, milyarlarca dolar yatırımla oluşturulan kapasitelerimizin atıl durumda kalmasına yol açmış bulunuyor. Çelik sektörümüzdeki atıl kapasiteler her geçen gün büyür ve hedeflenen ürünleri üreten tesislerdeki kapasiteler tam olarak kullanılamaz iken, MKEK’nin kamunun kıt kaynakları ile 100 milyon TL tutarında yatırımla, 120.000 tonluk sıvı çelik yatırımı yapacağını açıklaması yadırganıyor. Kamunun çelik sektöründen tümüyle çıktığı bir durumda, piyasa şartlarına kıyasla üçte bir fiyatlar ile kamu kuruluşlarından alınacak hurda ile yapılması planlanan üretimin, haksız rekabet koşullarının oluşmasına yol açmasından endişe duyuluyor.

Yüksek enerji maliyetleri, enerji maliyetleri üzerindeki ilave yükler ve rekabet gücündeki düşüşün, üretimin kısılmasına, enerji tüketiminin düşmesine ve üretilen enerjinin bir bölümünün kullanılamaması nedeniyle, ekonomiye ilave yük getiren bir tablonun ortaya çıkmasına yol açtığı gözleniyor. Enerji girdi maliyetlerinin düşürülmesi, yalnızca çelik sektörümüzün değil, tüm sanayi sektörlerimizin uluslar arası piyasadaki rekabet güçlerinin arttırılması açısından hayati önem taşıyor.

Çelik sektörümüzün ve bir bütün olarak Türk ekonomisinin içini boşaltan olumsuzlukların süratle giderilmesini teminen, kurumsal bakış açılarını ülke çıkarları doğrultusunda yönlendirebilecek bir iradenin, ekonominin bütününü kollayan bir yaklaşımla acilen duruma müdahale etmesine ihtiyaç duyuluyor. 

Dr. Veysel Yayan
Genel Sekreter

Twitter
LinkedIn