Çelik Sektöründe Küçülme Nereye Kadar? Tarih: 24 November 2016

0 Paylaşımlar

Eylül ayı, çelik sektörümüz açısından yoğun bir şekilde konferansların yapıldığı bir ay olarak geride kaldı. BMY Events organizasyonunda bu yıl ilki düzenlenen Çelik Yatırımları ve Konferansı yanında, Metal Expert ve Business Forum organizasyonunda 6. Dünya Yarı Mamul Piyasaları Konferansı, SteelOrbis organizasyonunda, SteelOrbis 2013 Güz Konferansı  & 69. Irepas Toplantısı ve son olarak Metal Bulletin organizasyonunda, 3.Çelik Hurda Konferansı, Eylül ayının üçüncü ve dördüncü haftasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Sözkonusu konferanslarda, sektör temsilcilerimiz dünyanın dört bir yanından gelen yetkililer ile İstanbul’da bir araya gelme, görüş alışverişinde bulunma ve gündemi tartışma imkânı yakaladı. Bu arada, İstanbul’da düzenlenen çelik sektörüne yönelik organizasyonların sayısındaki artış, Türk çelik sektörünün bölgesinde ve dünyada artan rolünü de ortaya koydu.

Sözkonusu konferanslarda, dünya çelik piyasası oyuncuları tarafından, dünya çelik sektöründeki toparlanma eğiliminin devam ettiğine ve global hammadde piyasalarındaki risklere dikkat çekildi. Konferanslarda, özellikle hammaddelere özel bir önem atfedildi. Cevher üretiminin talebe paralel bir şekilde arttığı, ancak hurda üretimi artsa bile, hurda ihracatçısı ülkelerin sözkonusu hurdayı sınırları içerisinde tutma gayreti içerisinde olmalarının beklendiği hususlarına vurgu yapıldı. Özellikle demir cevheri üretim kapasitesindeki artışın, kısa ve orta vadede cevher fiyatlarını baskı altında tutacağı ve fiyatlarda meydana gelebilecek aşırı yükselişlerin önüne geçeceği beklentileri dile getirildi.

Önümüzdeki yıllarda, Çin’in net hurda ihracatçısı konumuna geleceği yönündeki beklentilerin, alınan tedbirler ve yapılacak yatırımlar ile gerçekleşmesinin mümkün görünmediği, benzer durumun Rusya için de geçerli olacağı yönündeki görüşlerin ağırlık kazanmaya başladığı gözlendi. Rusya’nın elektrik ark ocaklı tesislere yönelik yatırımlarının artması ile, hurda ihracatçısı pozisyonundan, net hurda ithalatçısı pozisyonuna geçeceğine yönelik öngörülere vurgu yapıldı.

Cevher fiyatlarının hurdaya kıyasla avantajlı konumda kalmaya devam etmesinin, entegre tesislerin hurda kullanımlarını düşük seviyede tutmalarına imkân sağlayarak, hurda fiyatlarının aşırı yükselmesini sınırlayıcı bir faktör olacağı değerlendiriliyor. Ancak buna rağmen, ağırlıklı bir şekilde yurtdışından girdi tedarik ederek üretimlerini devam ettirmek durumunda bulunan sektör kuruluşlarımızın girdi maliyetlerinin asgari seviyeye indirilmesi hayati önem taşıyor. Mevcut durum itibariyle, sektördeki dengelerin bozulduğu, sektörün rekabet gücünün azalması nedeniyle ihracat piyasalarında gerilediği, yurtiçi tüketimdeki artışın ithalat yolu ile karşılandığı ve kapasite fazlasına rağmen üretimdeki düşüşün süreklilik kazandığı görülüyor.

Üretimini ağırlıklı bir şekilde ithal girdi ile sürdüren çelik sektörümüz, hammadde üreticisi ve ihracatçısı ülkelerin hammadde maliyetlerini yükseltme gayretlerinin bir sonucu olarak, daha yüksek girdi maliyetleri ile daha az girdi tedarik edebilme riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Bununla baş edebilmek için, çelik sektörümüzün ithal girdi maliyetlerinin düşürülmesine, yurtiçi girdi üretiminin arttırılmasına, alternatif girdilerin üretiminin araştırılmasına ihtiyaç duyuluyor. Bu konuda Ekonomi Bakanlığı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda sürdürülen Girdi Tedarik Stratejisi ve Demir Çelik ve Demirdışı Metaller Strateji Belgesi kapsamında çok yönlü çalışmalar gerçekleştiriliyor.

Ancak gelinen noktada, çelik sektörünün içerisinde bulunduğu alarm boyutuna ulaşan negatif seyir de dikkate alındığında, hurda ve cevher ithalatı üzerinden çevre katkı payı alınması uygulamasının sürdürülmesinin mantığı anlaşılamıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kendisine başka kaynaklar bularak, bu haksız uygulamaya bir an önce son vermesine ihtiyaç duyuluyor. Benzer şekilde, sektörün üretimini arttırmak yerine azaltmak durumunda kalmasının, Türkiye’de elektrik enerjisinde arz fazlalığı oluşmasına sebebiyet verdiği görülüyor. Bu bakımdan, ülkemizin kaynaklarının israf edilmeden ya da atıl durumda bırakılmadan, sanayinin ve ekonominin büyümesine katkı sağlayacak, dengeli bir şekilde kullanılmasını mümkün kılacak esnek açılımlara ihtiyaç duyuluyor. Türkiye, ilgili tüm tarafların kaybettiği değil, tüm tarafların büyüyerek kazandığı, refahı geliştirdiği, ekonomiyi büyüttüğü çözümlere ihtiyaç duyuyor. Bu açıdan, öncelikle çevre katkı payı uygulamalarının durdurulması, hafta sonları gece tarifesi uygulamasının bir önce başlatılması ve kangren haline gelmiş bulunan TRT payının kademeli bir şekilde de olsa azaltılması ve nihai aşamada kaldırılması zorunlu görülüyor.

Dünya ve Avrupa Birliği çelik sektörleri hızlı bir şekilde toparlanıyor. Etkin korunma tedbirleri ile çelik sektörleri korunup destekleniyor. Ancak, geçtiğimiz yıllarda AB’nin ve dünyanın hızla küçüldüğü dönemlerde bile rekor hızlarda büyümeye devam eden Türk çelik sektörü, global piyasalardaki toparlanma eğilimine ve iyimser beklentilere rağmen, küçülme eğilimi gösteriyor. Bu durumun aylardır devam etmesi, meselenin arızi bir durum olmadığını ve alarm boyutuna ulaştığını ortaya koyuyor. Global çelik endüstrisinde, son yıllarda en hızlı büyüyenler arasında yer alan çelik sektörümüzün içerisinde bulunduğu sözkonusu olumsuz tablodan, başta Ekonomi yönetimi olmak üzere, ilgili tüm kesimlerin kendisine düşen payı çıkartmasına ve üzerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmesine ihtiyaç duyuluyor.

Dr. Veysel Yayan
Genel Sekreter

Twitter
LinkedIn