Dolaylı Çelik İhracatımız, Türkiye’nin Potansiyelini Yansıtmıyor Tarih: 24 November 2016

0 Paylaşımlar

Dünya Çelik Derneği (worldsteel), otomotiv, makine, beyaz eşya, elektrikli aletler, metal eşya, ulaşım gibi sektörlerin ürünleri içerisinde ihraç edilen çelik ürünlerine ilişkin 2013 yılı verilerini açıkladı. Buna göre, en fazla dolaylı çelik ihracatı yapan ülkeler arasında 67 milyon ton ile Çin Halk Cumhuriyeti ilk sırada yer alıyor. Çin’i, 31 milyon ton ile Almanya, 24 milyon ton ile Japonya, 23 milyon ton ile Güney Kore ve 21 milyon ton ile ABD takip ediyor. Bölgeler itibariyle ise, 136 milyon tonluk dolaylı çelik ihracatı ile ilk sıradaki Asya’nın ardından, 119 milyon ton ile Avrupa Birliği ve 38 milyon ton ile NAFTA bölgesi takip ediyor. 2013 yılında gerçekleştirilen 315 milyon ton seviyesindeki dolaylı çelik ihracatı, dünya görünür çelik tüketiminin % 21, dünya doğrudan çelik ihracatının % 77 oranındaki kısmına tekabül ediyor. Bu durum, doğrudan çelik ihracatına yakın miktarda dolaylı çelik ihracatının bulunduğunu göstermesi açısından dikkat çekiyor.

Diğer taraftan, ülkeden ülkeye dolaylı çelik ihracatının yapısı ve sektörel dağılımı da, ilgili sektörlerin gelişmişlik düzeylerine göre farklılık gösteriyor. 2013 yılında gerçekleştirilen 315 milyon tonluk dünya dolaylı çelik ihracatının % 34 oranındaki kısmı, otomotiv sektörüne ait bulunuyor. Otomotiv sektörünü, % 27 oranındaki payı ile  metal eşya ve % 22 oranındaki payı ile makine sektörleri takip ediyor. Örneğin Avrupa Birliği’nde en fazla dolaylı çelik ihracatı yapan sektör % 41 oranındaki payı ile otomotiv olurken, Diğer Avrupa’da % 32 oranındaki payı ile metal eşya; BDT bölgesinde % 32 oranındaki payı ile otomotiv dışındaki diğer ulaşım sektörü, NAFTA’da % 52, ile otomotiv ve Asya’da % 31 ile metal eşya lider sektör konumunda yer alıyor.

Geçtiğimiz 10 yıla kıyasla, dünya dolaylı çelik ihracatı içerisinde, AB ve NAFTA’nın payı azalırken, Asya’nın payının artması, AB ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde sanayinin dünya ile aynı hızda büyümediğini, buna karşılık Asya bölgesinde sanayinin, dünya ve gelişmiş ülkelerin ortalamasının üzerinde bir hızda büyümeye devam ettiğini gösteriyor.

Dolaylı çelik ticaret verilerinde, en önemli göstergelerden birisini de, dolaylı çelik ihracatının, ilgili ülkenin çelik tüketimine oranı oluşturuyor. Dünyanın en büyük 10 çelik üreticisinin dolaylı çelik ihracat miktarlarının görünür çelik tüketimleri içerisindeki payı da bir anlamda ülkelerin gelişmişlik düzeylerini yansıtıyor.  Büyük çelik üreticileri arasında, dolaylı çelik ihracatının, görünür çelik tüketimi içerisindeki payı en yüksek ülkelerin başında Güney Kore yer alıyor. Güney Kore tükettiği çeliğin %31’ini diğer sanayi mamulleri içerisinde dünyanın farklı ülkelerine ihraç ediyor. Güney Kore’yi % 26 oranındaki payları ile Japonya ve Almanya, % 21 ile ABD ve Rusya takip ediyor. Çin dünyanın en büyük dolaylı çelik ihracatçısı konumunda bulunmasına rağmen, yüksek tüketim miktarı nedeniyle, ihracatın tüketimi içerisindeki oranı % 7 seviyesinde kalıyor. Türkiye’de ise, bu oran % 5 gibi son derece düşük bir seviyede seyrediyor. 

Türkiye’nin dolaylı çelik ihracatının, kriz etkilerinin derinden hissedildiği 2009 yılı haricinde istikrarlı bir şekilde arttığı, ancak 2013 yılına kadar kriz öncesi olan 2008 seviyesinin altında kaldığı gözleniyor. Bu yönüyle, Türkiye’nin dolaylı çelik ihracatının kriz öncesi seviyesine dönebilmesinin ancak 5 yılda mümkün olabildiği anlaşılıyor. Çelik ürünleri ihracatının halen kriz öncesi seviyesinin altında seyrettiği hususu dikkate alındığında, ekonomide, sanayide ve çelik sektöründe  rekabet gücünü azaltan faktörlerin ağırlığını arttırmaya devam ettiği sonucuna ulaşılıyor.

2013 yılında, dolaylı çelik ithalatı % 4.3 oranında artışla, 4.31 milyon ton seviyesinde gerçekleşen Türkiye’nin, son 10 yıllık dönemde net dolaylı çelik ihracatının ise, 2008 yılında ulaşmış olduğu 2.74 milyon ton seviyesindeki zirvesinden 2011 yılına kadar hızla 1.02 milyon ton seviyesine gerilediği gözleniyor. Son iki yılda toparlanma eğilimi gösteren Türkiye’nin net dolaylı çelik ihracatı, 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla % 30.9 ve  13.6 oranlarında artış göstermiş olmasına rağmen, halen kriz öncesi seviyesinin %45 oranında altında bulunuyor.

Güney Kore, Almanya ve ABD gibi ülkelerde dolaylı çelik ihracat oranının yüksekliği, bu ülkelerin çeliği katma değeri daha yüksek bir biçimde ihraç ettiğini göstermesi açısından önem taşıyor. Türkiye’nin de mevcut keskin rekabet ortamında daha ileriye gidebilmesi ve büyümesini sürdürebilmesi için, tüketici sektörler ile işbirliği içerisinde ürün geliştirmesine ve birbirlerini tamamlamalarına ihtiyaç duyuluyor.

Dolaylı çelik ihracatının doğrudan çelik ihracatına oranına, dünyada ortalama % 77 seviyesinde iken, Türkiye’de % 31 gibi düşük bir seviyede bulunması, dünyanın en büyük 7’inci ihracatçısı konumunda bulunan çelik sektörümüz tarafından üretilen ürünlerin, tüketici sektörlerin ürünleri içerisinde katma değeri yüksek bir formda ihracatından çok, çelik ürünü olarak ihraç edildiğini, bu yönüyle tüketici sektörler ile çelik sektörünün daha iyi bir entegrasyon ve birliktelik sağlamasına ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor.

Hükümetimiz de, ekonomiyi olumsuz yönde etkileyen sözkonusu sıkıntıyı tespit ederek, ekonominin her alanında daha çok yerli girdi kullanımını özendirecek nitelikte adımlar atmaya gayret ediyor. Girdi Tedarik Stratejisi, Sanayi Strateji Belgesi, Demir Çelik ve Demirdışı Metaller Strateji Belgesi ve son olarak geçtiğimiz yılın sonlarında açıklanan Ekonomide Öncelikli Dönüşüm Programı gibi çalışmaların, ithalata bağımlılığın azaltılması, sanayinin sürdürülebilir bir biçimde yerli girdi tedariğini hedeflemesi, bu eksikliklerin tespit edilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış bulunuyor. Hâl böyle iken, ithalatı teşvik eden ve ithalatın kolaylaştırılması yönünde talepler gündeme getiren yaklaşımlar, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu koşullar ile bağdaşmıyor.

Son olarak, bazı kesimler tarafından masa başında üretilen birtakım suni gerekçeler ile, sıcak haddelenmiş sac ürünü ithalatına karşı açılmış bulunan damping soruşturmasında, dampingli ithalat varsa bile, damping vergisi uygulanmaması anlamına gelen boyutlara ulaşan taleplerde bulunulması anlaşılamıyor. Dünyanın bütün ülkelerinde damping soruşturmaları oldukça yaygın ve etkili bir şekilde uygulanırken, haksız uygulamalara maruz kalan Türkiye’nin bu uygulamaların dışında kalmasının beklenmesi ve her yıl milyonlarca ton sıcak sacın dampingli bir şekilde ithaline izin verebileceğinin düşünülmesi makul karşılanmıyor. Çelik ürünlerinde ihracat da artık eskisi kadar kolay yapılamıyor. Dünyada Çin faktörü nedeniyle, tüm ülkeler birbiri ardına sanayilerini korumaya yönelik önlemler alıyor. Tüm dünyada bu yönde adımlar atılırken, Türk çelik sektörünün hiçbirşey yokmuş gibi davranması, iç piyasasını Çin’e ve dampingli satış yapan diğer ülkelerin üreticilerine açması gibi bir yaklaşımı kaldırması mümkün görülmüyor.

Bu açıdan, yerli tedarik imkânları var iken, Türkiye’de halen % 100’e yakın ithal girdi ile çalışan kuruluşların bulunduğu hususunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. İthalata dayalı sözkonusu sınai üretim yapısının daha fazla yurtiçi üretime yönlendirilmesine ihtiyaç duyuluyor.

Bu cümleden olarak, Gümrük Kontrolü Altında İşleme Rejimi’nin yol açtığı tahribatın, gecikmeli de olsa fark edilerek, uygulamaya son verilirken, bu defa, bazı büyük projelere, ihracat sayılan satış ve teslimler kapsamında uluslar arası statü verilmesi yoluyla, sıfır vergi ile girdi sağlanmasını mümkün kılan uygulamalar, Sayın Başbakanımızın ortaya koyduğu öncelikli dönüşüm programının hedefleri ile bağdaşmıyor. Tüm kayıp ve kaçakların giderilerek, Türkiye’nin yerli girdi kullanımını arttıracak, kurulu kapasitesini azami ölçüde kullanacak, doğrudan ve dolaylı çelik ihracatının yükselmesine imkân sağlayacak bir sistemin acilen kurulmasına ihtiyaç duyuluyor.

Dr. Veysel Yayan
Genel Sekreter

Twitter
LinkedIn