OECD: “Sektörün Çözüm Bekleyen En Acil Sorunu, Kapasite Fazlalığı” Tarih: 24 November 2016

0 Paylaşımlar

78. OECD Çelik Komitesi Toplantısı, OECD üyesi ülkelerin kamu ve özel sektör temsilcilerinin katılımları ve Ülkemizin de aktif iştiraki ile 11-12 Mayıs 2015 tarihlerinde gerçekleştirildi. Toplantıda, çelik sektörünün zayıf görünümüne dikkat çeken OECD Çelik Komitesi, dünya ekonomisindeki büyüme, coğrafi gerilimler, petrol ve hammadde piyasalarına ilişkin beklentiler, uzun vadede Çin’in talebinde beklenen düşüş ve kapasite fazlalığının yaratabileceği olumsuz etkiler gibi belirsizliklerin piyasaları çevrelediğini vurguladı.

Toplantıda Komite tarafından,

  • Acilen kapasite fazlalığı sorununa çözüm üretilmesine ve bu konuda daha somut ve detaylı çalışmaların yapılmasına ihtiyaç duyulduğu
  • İhracat faaliyetlerindeki güçlü artışın ve piyasadaki bozulmanın, katılımcı ekonomilerin önemli bir kısmını olumsuz yönde etkilediği,
  • Çin’in çelik tüketim talebinin zirvesine ulaştığı ve bu durumun yaratacağı kapasite fazlalığının, uzun bir süre dünya çelik piyasaları üzerinde olumsuz etki yaratacağı,
  • Çelik ticaretinde yaşanan anlaşmazlıkların asgariye indirilebilmesi ve global çelik sektörünün sürdürülebilirliği için, herkesin aynı koşullarda faaliyet gösterebileceği bir ortamın yaratılmasının önemli olduğu,
  • Çelik sektörünün inovasyon ve verimlilik performansının arttırılmasının önem taşıdığı

hususları vurgulandı.

OECD Çelik Komitesi’nin gündemindeki konuların başında yer alan kapasite fazlalığı ağırlıklı bir şekilde Çin Halk Cumhuriyeti’nden kaynaklanıyor. Dünya Çelik Derneği (worldsteel) verilerinden yapılan hesaplamaya göre, 2014 yılı itibariyle global düzeyde 700 milyon ton civarında bulunan ham çelik üretim kapasitesi fazlalığının, 400 milyon ton civarındaki kısmı Çin’de bulunuyor. Çin’in, kapasite fazlalığının ve tüketimindeki düşüşün yol açtığı global piyasaları sarsıcı ölçülerdeki ihracat artışının kısa dönemde frenlenemeyeceği yönündeki açıklamaları, dünya çelik sektöründe ciddi rahatsızlıklara yol açmış bulunuyor. Bu nedenle, dünya genelinde çelik üreticileri, bir taraftan rekabet güçlerini arttırma yönünde çaba içerisine girerken, diğer bir taraftan da Çin başta olmak üzere, Rusya ve Ukrayna gibi büyük çelik ihracatçısı ülkelerin haksız rekabetine karşı tedbir arayışına yönelmiş bulunuyor.

Son yıllarda çelik sektörümüzün performansında yaşanan düşüşler, sektörün dünyadaki konumunu da olumsuz yönde etkilemeye başlamış bulunuyor. Uzun yıllardır dünya çelik ihracatında 7. sırada yer alan çelik sektörümüz,  Dünya Çelik Derneği verilerine göre, 2014 yılı itibariyle 8. sıraya gerilemiş bulunuyor. 2010 yılında dünyanın en büyük 5. net çelik ihracatçısı olan sektörümüzün, 2014 yılı itibariyle, 10. sıraya kadar düştüğü gözleniyor. Türkiye, Ocak-Nisan dönemi itibariyle dünya ham çelik üretimi sıralamasında da, bir basamak düşerek, 9. sıraya gerilemiş bulunuyor. Türkiye, en büyük 10 çelik üreticisi arasında, ABD’den sonra en kötü performansı gösteren 2. ülke konumunda bulunuyor. Tüm göstergeler, sektörde her açıdan hızlı bir bozulma yaşandığına ve söz konusu bozulmaya ilişkin göstergelerin, önümüzdeki yıl daha da ağırlaşacağına işaret ediyor.

Mevcut veriler, son 2 yıl içerisinde idrak ettiğimiz sancılı dönemin bir müddet daha devam edeceğini gösteriyor. Çelik üretimimizdeki düşüş, Türkiye’nin genel büyümesinin tersine olan seyrini sürdürüyor. Yılın ilk 4 aylık döneminde, Türkiye’nin görünür çelik ürünleri tüketimi % 10.6 oranında artış gösterirken, ham çelik üretimi % 6.5 oranında gerilemiş bulunuyor. Türkiye’nin üretimindeki düşüş, ithalattaki artıştan kaynaklanıyor ve tüketim içerisinde ithalatın payı artmaya devam ediyor. Ocak-Nisan döneminde, ihracat % 7 oranında gerilerken, ithalatın % 30.5 oranında artması durumun vahametini net bir şekilde ortaya koyuyor. Dünya ölçeğinde, 700 milyon ton atıl kapasitenin bulunduğu şartlarda geleneksel ürünler ile rekabet edilmesi daha fazla mümkün görülmüyor.

Tüm göstergeler, sektörün uluslar arası piyasalardaki rekabet gücünün acilen arttırılması ihtiyacına işaret ediyor. Bu açıdan girdi maliyetlerinin üzerindeki yüklerin kaldırılmasına, üretimde sıcak metal kullanımını ve yüksek katma değerli ürün üretimini mümkün kılacak teknolojik dönüşümün gerçekleştirilmesine ihtiyaç duyuluyor. Teknolojik dönüşümün gerektirdiği yatırımların ise, teşvik mekanizmasından yararlanmadan gerçekleştirilmesi mümkün görülmüyor. Kamu kesimi bu gerçeği gördüğü halde, Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) ile aramızdaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın sektöre devlet yardımlarını engelleyen hükümlerini değiştirmekte yetersiz kalıyor. Bu durum sektörümüzü, büyük çelik üreticilerinin haksız rekabeti karşısında savunmasız bırakıyor. Çelik sektörümüz yeni kurulacak hükümetten, sektördeki gerilemenin durdurulabilmesini teminen, rekabet gücünü arttıracak tedbirleri daha fazla zaman kaybetmeksizin, acilen uygulamaya aktarmasını bekliyor.

Twitter
LinkedIn