AB’nin Çin Kararına Çelik Üreticilerinden Destek Tarih: 24 November 2016
Yayan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çin’in rakibi olan ülkelerin, kendi bünyelerindeki kuruluşlara herhangi bir yardım yapmamasına ve bu kuruluşların piyasayı bozucu tavırlarını engellemelerine karşın Çin’in benzer yaklaşımı kendi kuruluşlarına karşı sergilemediğini söyledi. Bu durum nedeniyle Çin’in diğer ülkelerden farklı olarak ucuz işçi çalıştırma ve çevreyi kirletme pahasına üretim yapma gibi karşılaştırmalı üstünlüklere sahip olduğunu dile getiren Yayan, bu anlayışın dünyadaki diğer üreticilere ciddi zararlar verdiğini kaydetti.
Geçen yılın aralık ayında gerçekleştirilen OECD toplantısında AB ülkeleri dışındaki Latin Amerika ülkeleri, Kanada ve Türkiye’nin de Çin’e “serbest piyasa statüsü” verilecek olmasından rahatsızlık duyduklarını muhataplarına bildirdiklerini anlatan Yayan, ithalat artış oranları kıyaslandığında Türkiye’nin AB’den daha sıkıntılı konumda bulunduğuna dikkati çekti.
“Böyle giderse Türk çelikçileri de yürüyüş yapar”
Çin’in “tesis çalışsın, istihdam ve devlete vergi devam etsin de ne olursa olsun” mantığıyla üretim yaptığını anlatan Yayan, “Bu, serbest piyasa mekanizmasının gerektirdiği olgunlukla bağdaşmayan bir durum” ifadesini kullandı.
AB’nin Çin’e “serbest piyasa statüsü verilmesinin ertelenmesi” önerisini haklı bulduklarına işaret eden Yayan, bu kapsamda çelik işçilerinin Brüksel’de yaptığı yürüyüşü desteklediklerini söyledi. Yayan, “Böyle giderse Türk çelik sektörünün temsilcileri de benzer yürüyüşleri yapacaklardır” dedi.
Çin’den ithalatın AB’de Türkiye’ye göre çok daha az tahribata neden olmasına karşın işçilerin yürüyüş gerçekleştirdiğine dikkati çeken Yayan, “Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde de vardiya sayılarında ciddi azalmalar söz konusu. Yarın Türkiye’de de sendikaların sokaklara döküldüğünü görürseniz buna şaşırmamak gerekir” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye AB’yi yalnız bırakmamalı”
Çin’e serbest piyasa statüsü verilmemesi halinde bu durumun ne gibi sonuçlar doğuracağına ilişkin de görüşlerini paylaşan Yayan, “Böyle bir durum olursa Türkiye’nin AB’yi yalnız bırakmaması ve buna iştirak etmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü AB için geçerli olan şartlar Türk çelik sektörü için fazlasıyla var” görüşünü dile getirdi.
Yayan, Çin’den yapılan ithalat yüzünden Avrupa’da birçok tesisin kapanmaya veya üretimlerini düşürmeye başladığını belirterek, Çin’in, kendisine serbest piyasa statüsü verilmesi talebine karşın serbest piyasa koşullarının gerektirdiği şekilde hareket etmediğinin altını çizdi.
“Üreticiler ciddi zararlarla karşı karşıya kaldı”
Çin’in sektördeki uygulamalarının kabul edilemez boyutlara ulaştığını vurgulayan Yayan, “Hurda fiyatları 180-190 dolarken 250 dolara ürün sattılar. Bakıldığında bu maliyetlerle bu satışların yapılması açıklanamıyor” diye konuştu.
İyimser bir bakış açısıyla Çin’in bu tavrını “istihdamı öncelediği için diğer bütün unsurları gözardı ettiği” şeklinde yorumlanabileceğini dile getiren Yayan, “Ama bunun Çin tarafından bilerek yapıldığı ve küresel çelik sektörünü tahrip ederek daha sonra piyasanın tümüne hakim olmak için alınan stratejik bir karar olduğuna dair yorumlar var. Hangi yorum doğru olursa olsun netice itibariyle içinde Türkiye’nin de bulunduğu bütün çelik üreticileri ciddi zararlarla karşı karşıya kaldı” değerlendirmesinde bulundu.
İhracat da olumsuz etkileniyor
Çin’in tavrının ithalat artışı yaratmasının yanında Türkiye’nin ihracatını da olumsuz etkilediğini belirten Yayan, birkaç yıl öncesine kadar Türkiye’nin ihracatının 20 milyon ton, ithalatının ise 11 milyon ton seviyelerinde seyretmesine karşın bugün ithalatın 19 küsur milyon tona yükselirken, ihracatın 16,8 milyon ton düzeyine gerilediğini sözlerine ekledi.
“Yerli üreticiler kapasitelerini kullanamıyor”
Çin mallarının piyasaya etkisine ilişkin görüşlerini aktaran Kardemir AŞ Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kamil Güleç ise geçen yılın başından itibaren dünya çelik sektöründe kapasite kullanımında daralma olduğunu belirterek, Çin’in, kendi ekonomik bünyesindeki küçülmeye paralel olarak ithalatçı konumdan ihracatçı konuma geçmesinin dünyadaki çelik üreticilerini zor durumda bıraktığını kaydetti.
Güleç, “Net ihracatçı olan Çin’in sattığı ürünlerde sürekli dampingli fiyatlar uygulaması ve buna paralel dünya çelik fiyatlarının hızla düşmesi, pazarlarda yerli üreticilerin bu fiyatlara adapte olamayarak üretimlerinde mevcut kapasitelerini kullanılamaz hale getirmiştir” dedi.
Bu yılın başında da durumun değişmediğinin altını çizen Güleç, Türk çelik sektöründe mevcut durumdan ciddi oranda etkilediğine işaret etti.
Türkiye’nin 2014 yılında dünya çelik üretiminde 7’inci sırada iken geçen yıl sonu itibarıyla 9’uncu sıraya gerilediğini belirten Güleç, “ABD, AB ve diğer ülkelerin birçoğu Çin menşeili ürünlere 2015 yılı ortalarından itibaren koruma tedbirleri alıp kota ve vergiler koyarak yerli üretim ve üreticilerini korumuştur. Ancak Türkiye, açık pazar konumunu devam ettirmektedir” ifadelerini kullandı.
AB Komisyonu, geçen ay Çin’in serbest piyasa statüsünün tanınmasına ilişkin öneriyi yayımlamayı ertelediğini açıklamıştı. Buna karşılık Çinli yetkililer, Çin’in Dünya Ticaret Örgütüne (DTÖ) Katılımı Protokolü’nün 15. maddesini hatırlatarak, örgüte üye ülkelerin, kendilerine karşı anti-damping soruşturmalarında “serbest piyasa ekonomisi uygulayan üçüncü emsal ülke” verilerini kullanmayı 11 Aralık 2016’da sonlandırması gerektiğini belirtmişti.
AB üyesi ülkelerden yaklaşık 5 bin metal işçisinin önceki gün Çin ürünlerini protesto etmek amacıyla Brüksel’de yürüyüş gerçekleştirmeleri, hem AB’nin hem de Türkiye’nin bu ülkeden son yıllarda yaptığı ithalattaki hızlı artışı bir kez daha gündeme getirmişti.
Dünya Çelik Birliği verilerine göre son bir yılda AB’nin Çin’den yaptığı ithalat yüzde 52, Türkiye’nin ithalatı da yüzde 200 civarında artış gösterirken, sektör temsilcileri Çin’in uyguladığı fiyat politikasının küresel piyasayı tahrip ettiğini dile getiriyor.
Anadolu Ajansı, AB Haber, 19 Şubat 2016