Yurtiçi Çelik Tüketimindeki Daralma, Tedbir İhtiyacına Aciliyet Kazandırıyor Tarih: 18 December 2016

0 Paylaşımlar

Türkiye’nin çelik üretimindeki toparlanma devam ediyor. 2012-2015 döneminde düşüş gösteren Türkiye’nin ham çelik üretiminin, bu yılın Ocak-Eylül döneminde % 4.1 ile yeniden büyüme eğilimine girdiği gözleniyor. Üretimde yaşanan 1 milyon tonluk artışın tamamı slab üretiminden kaynaklanırken; kütük üretimi, geçen yıl ile aynı seviyede kalmış bulunuyor. Yöntemler itibariyle ise, üretimdeki artışın % 84’ünün elektrik ark ocaklı tesislerde gerçekleştiği anlaşılıyor.

Üretimin yeniden toparlanma eğilimine girmesinde, piyasalarda fiyatların toparlanması yanında, girdi maliyetlerindeki dengenin yeniden sağlanmış olmasının etkili olduğu değerlendiriliyor. Özellikle son 2 yıldan bu yana, demir cevheri fiyatlarının düşük seyretmesinin, elektrik ark ocaklı tesisler karşısında entegre tesislere kazandırdığı avantajın, kömür fiyatlarındaki olağanüstü artışlar sebebi ile, yılın ilk yarısından itibaren kaybolmaya başladığı ve hurda ile üretimin daha rekabetçi olduğu bir noktaya gelindiği görülüyor. Son yıllarda demir cevheri ile üretim yapan tesisler lehine seyreden maliyet avantajı, bugün hurda lehine dönmüş olsa da, iki temel üretim teknolojisi arasındaki denge, konjonktürel gelişmelere göre değişebiliyor.

Dünya ham çelik üretimindeki düşüş de yavaşlamaya devam ediyor. Yılın ilk yarısında % 1.9 olan dünya ham çelik üretimindeki düşüş oranı, Ocak-Eylül döneminde, %0.5’e gerilerken, Çin’in üretiminin, dünya piyasalarında iyileşen marjların da desteği ile yeniden büyüme eğilimine girdiği görülüyor. Yılın ilk çeyreğinde % 3.2 ve ilk yarısında % 1.1 oranında gerçekleşen Çin’in üretimindeki düşüşün sona ermesi ve yeniden büyümeye başlaması, önümüzdeki aylarda dünya çelik piyasalarının yeniden yılbaşındaki olumsuz dönemine dönebileceğine ilişkin endişeleri arttırıyor.

Bu arada, Türkiye’nin çelik tüketimindeki büyüme üçüncü çeyrekte yerini küçülmeye bırakmış bulunuyor. Yılın ilk çeyreğinde % 9.3, ilk yarısında % 6.3 seviyesinde gerçekleşen Türkiye’nin çelik tüketimindeki büyümenin, Ocak-Eylül döneminde %2.1’e gerilediği gözleniyor. Türkiye’nin toplam çelik tüketimindeki artışın yavaşlaması, üçüncü çeyrekte tüketimin % 6 oranında azalmış olmasından kaynaklanıyor. Eylül ayında ise, tüketimin % 12 oranında azalması, daralmanın büyüyerek devam ettiğine işaret ediyor.

Özellikle yassı ürünlerde daralmanın daha keskin boyutlara ulaştığı gözleniyor. Yılın ilk yarısında % 6 seviyesinde bulunan yassı ürün tüketimindeki artışın, Ocak-Eylül dönemi itibariyle % 1’e gerilemiş olması dikkat çekiyor. Eylül ayında, Türkiye’nin yassı çelik tüketiminin % 16 oranında azalması, yassı çeliği üretimlerinde girdi olarak kullanan sanayi sektörlerindeki faaliyetlerin hızla yavaşladığını göstermesi bakımından önem taşıyor.

Türkiye’nin çelik tüketimindeki yavaşlama çelik ürünleri ithalat rakamlarına da yansımış bulunuyor. Eylül ayında, ağırlık yarı ürünlere ait olmak üzere, % 27 oranında azalan çelik ürünleri ithalatı, Ocak-Eylül döneminde % 1.8 oranında gerilemiş bulunuyor. Rusya ve Ukrayna’dan yapılan ithalat küçük oranlarda gerilerken, Çin’den yapılan ithalatın artmaya devam ettiği, ayrıca Brezilya ve Güney Kore’nin de Türkiye’ye çelik ihracatlarını önemli ölçüde arttıran ülkeler arasına katıldıkları gözleniyor. Dünya piyasalarında oluşan yeni dengelerin, Türkiye’nin çelik ürünleri ithalatına da olumlu katkıda bulunduğu görülüyor.

Yılın geri kalan kısmında ve önümüzdeki dönemde çelik sektörümüzün göstereceği performansta, dünya çelik sektöründeki kapasite fazlalığı, dampingli ve devlet destekli ihracatın seyri gibi global düzeydeki gelişmeler yanında, sektörün yurtiçinde karşı karşıya kaldığı haksız rekabet unsurlarının giderilmesi, başta girdi maliyetleri üzerindeki yükler olmak üzere, rekabet gücünü sınırlandıran her türlü uygulamalara son verilmesi gibi konularda atılacak adımların belirleyici olacağı değerlendiriliyor.

Son dönemde yaşanan toparlanmaya rağmen, sektörün üretim seviyesinin önceki yılların gerisinde kalmaya devam edeceği, bir miktar azalma yaşansa da, yurtiçi çelik tüketimi içerisinde ithalâtın ağırlıklı payını koruyacağı öngörülüyor. Ülkemize hiç yakışmayan bu tablonun acilen değiştirilmesine, Türkiye’nin çelik ürünlerinde yeniden üretim ve ihracatını arttırmasını, net ihracatçı pozisyonuna geçmesini, sanayisini yerli ürünler ile desteklemesini mümkün kılacak bir yapının acilen tesis edilmesine ihtiyaç duyuluyor.

Yeniden büyümeye başlayan cari işlemler dengesi açığının azaltılabilmesi için, çelik sektörünün sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi, Türk ekonomisi açısından hayati önem taşıyor. İthal çeliğe bağlı bir endüstriyel yapı arayışı, Türkiye’nin âli menfaatleri ile hiçbir şekilde bağdaşmıyor. 12 Ekim tarihinde Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda ve Çelik İhracatçıları Birliği organizasyonunda gerçekleştirilen Yassı Çelik Sektörünün Sorunları Çalıştayı ile, 2 Kasım 2016 tarihinde Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı organizasyonunda, ‘Türkiye Demir Çelik ve Demirdışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2017-2021’ hazırlık çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen Strateji Belgesi Hazırlık Çalıştayı’nda ortaya çıkan sonuçlar da, Türk çelik sektörünün karşı karşıya bulunduğu sorunlar arasında, kalitesiz ve sertifikasız ürünlerin ithalatı ile dampingli ve sübvansiyonlu çelik ithalatına karşı koruyucu tedbirlerin alınmamış olmasının ilk sıralarda yer aldığını teyid etmiş bulunuyor.

Bugün gelinen noktada, piyasamızın dampingli, devlet destekli ve kalitesiz çelik ithalatına kapatılması ve Hükümet programlarında da ifade edildiği üzere, üretimde değer zincirinin en alt halkasına kadar, katma değeri yurtiçinde bırakacak bir yapının oluşturulmasına yönelik tedbirlerin, süratle uygulamaya aktarılması zorunluluk arzediyor.

Twitter
LinkedIn