Dünya Gazetesi Röportajı Tarih: 24 November 2016
Yassı çelik üretimi, 1990’lardan 2000’li yılların ortalarına kadar sektörün ve kamunun çok tartıştığı bir konu olmuş ve yatırım yapılması gereken bir alan olarak ortaya konulmuştur. Uzun ürün ağırlıklı üretim yapan ve yassı çelik üretimi yurtiçi ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalan çelik sektörümüz, tüketicilerin zorunlu olarak ithalata yönelmelerini engellemek, ihtiyacın yurtiçinde karşılanmasını sağlamak amacıyla 2005 yılından sonra yassı çelik üretim yatırımlarına hız vermiştir. Yassı çelik yatırımları, sektörün ürün çeşitlendirme ve katma değeri yüksek ürünlere geçme stratejisi doğrultusunda, son derece önemli bir adım teşkil etmiştir. Çelik sektörü, ağırlıklı bir şekilde 2008 global finans krizi döneminde gerçekleştirdiği yatırımlarla, kapasitesini 2005 yılındaki 3 milyon ton seviyesinden, 2014 yılında 17 milyon tonun üzerine çıkartmıştır. Bu açıdan kurulu bulunan kapasite, sektörün ihtiyacını tamamen karşılayacak ve buna ilave olarak ihracat yapabilecek bir seviyeye ulaşmıştır. Ancak sektör, kapasitesini etkin kullanma konusunda problemlerle karşı karşıya kalmış, yassı ürün ithalatı devam ederken, yurtiçindeki kapasiteler atıl durumda kalmıştır.
Türkiye sac piyasası yaklaşık olarak 10-11 milyar dolar civarında bir hacmi ifade etmektedir. Sac sektörünün geleceğine bakıldığında, sac ürünlerinin, otomotivden makinaya, beyaz eşyadan, savunma sanayine, gemi inşadan, enerji , ve elektronik setkörüne kadar, üretimin hemen hemen her alanında kullanıldığı dikkate alındığında, sanayi sektörlerindeki büyümeye paralel olarak önemini sürdüreceği değerlendirilmektedir. Sac sanayinin de, gelişen tüketici sektörlere ve ihtiyaçlara paralel olarak kendisini yenilemesi ve güncellenmesi önem taşımaktadır.
Türkiye sac sanayii sektörü 2014 yılında nasıl bir performans ortaya koydu?
Türkiye sac sektörü, 2014 yılında beklentilerin altında bir performans ortaya koymuştur. Çelik sektörümüz son yıllarda yassı çelik üretimine yoğun bir şekilde yatırım yapmış olmasına ve 2005 yılındaki 3 milyon tonluk kapasitesini, 2014 yılı itibariyle 17 milyon tona yükseltmesine rağmen, ithalatın yarattığı baskı nedeniyle, sözkonusu kapasiteyi etkin bir şekilde kullanamamaktadır. 2014 yılında sektörün slab üretiminde kapasite kullanım oranı % 55 seviyesinde gerçekleşirken, yaklaşık 7.7 milyon tonluk kapasitenin değerlendirilemediği, buna karşılık toplam 6.5 milyar dolar değerinde, 6.7 milyon ton yassı çelik ürününün ithalat edildiği görülmektedir.
Yassı çelik ithalatının yüksek seviyesini sürdürmesinde rol oynayan
• Başta AB olmak üzere, temel yassı çelik ihraç pazarlarının yeterince canlanamamış olması,
• Bazı ülke üreticilerinin devlet destekli ve rekabetçi ve zaman zaman dampingli fiyatlarla piyasalarımıza girmesi,
• Kalitesiz ve sertifikasız ürünlerin pazarlarımıza kontrolsüzce girebiliyor olması
gibi etkenler, yurtiçi üretimi de baskı altında tutmakta ve atıl durumda kalmasına neden olmaktadır. Yassı ürünlerde, sektördeki kapasite artışına ve ürün çeşitlendirmesine yönelik yatırımlar da hızla devam etmektedir. 2015 yılında yassı çelik üretim kapasitesinin 18.5 milyon tonu aşması beklenmektedir.
2015 yılının ilk 4 aylık dönemine ilişkin göstergeler, Türkiye yassı çelik tüketiminin % 17 gibi olağanüstü bir hızda artmış olmasına rağmen, üretimin % 3 oranında gerilediğini ve tüketimdeki canlanmanın, ağırlıklı bir şekilde % 28 oranında yükselen ithalat ile karşılandığını ortaya koymaktadır. 2015 yılı kapasite kullanım oranının, % 50 civarında seyrediyor olması, sektörün geleceğine ilişkin endişeleri arttırmaktadır.
Size göre sektörünüz anılan dönemde büyüme ya da daralma yaşadı mı? Her iki cevap dahilinde bunun gerekçelerini açıklamanızı rica ederim?
2014 yılında yassı çelik sektörünün üretimi, 2013 yılına kıyasla % 13 oranında artışla, 9.4 milyon tona yükselmiştir. Ancak, aynı dönemde kapasitenin 1.5 milyon ton artış göstermiş olmasına rağmen, sektörün üretimi 2011 yılında gerçekleştirilen 9.7 milyon tonluk seviyesinin altında seyretmektedir. 2015 yılının ilk aylarında da sektördeki daralma eğilimi devam etmektedir. Sac üretiminin düşük seviyelerde seyretmesinde, Dahilde İşleme Rejimi’nin (DİR) ithalatı teşvik eden yapısı yanında, başta Çin menşeli ürünler olmak üzere, Ülkemize dampingli, kalitesiz ve sertifikasız ürünlerin rahatlıkla girebiliyor olmasının da önemli bir etkisi olmuştur.
Sizce sektör üretiminin yüzde kaçını ihracata kanalize ediyor? Tahminen sektörün ihracat satışları hakkında bilgi verir misiniz? İhracatta hangi ülkeler öne çıkıyor? Sektörün hedef pazarları hangi ülkeler olmalı?
Çelik sektörümüz, yassı ürün üretiminin yaklaşık olarak % 20-25 aralığındaki bölümünü ihraç etmektedir. Bu da yaklaşık 2-2.5 milyon ton civarında bir miktarı ifade etmektedir. Sektörün yassı ürün ihracatının değeri ise, yıllık 2 milyar dolar civarında seyretmektedir.
2014 yılında, sektörün en fazla yassı çelik ihraç ettiği ülkeler arasında üst sıralarda, ABD, Kanada, Romanya, İtalya, Tayland, Rusya, Irak, Yunanistan, İspanya ve Fas yer almaktadır. Sözkonusu ülkeler, Türkiye’nin toplam yassı çelik ihracatında % 57 civarında paya sahip bulunmaktadır. Sektörün ihracat yaptığı tüm ülkelere bakıldığında, her yıl 50 civarında ülkeye ihracat yapıldığı görülmektedir.
Yassı çelik, otomotiv, beyaz eşya, makine, gemi inşa gibi sanayi sektörleri tarafından tüketildiğinden, sanayisi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, sektörün hedef pazarları konumunda bulunmaktadır.
Uzun yıllar sonra Türkiye de çelik ürünlerinde damping şikayetinde bulundu? Son yıllarda dünya çelik sektöründe yaygınlaşan korumacı eğilimler ve sıcak haddelenmiş sac ithalatına karşı yapılan şikayet başta olmak üzere, Türkiye’nin bu konuda neler yaptığı konusunda da kısaca bilgi verirmisiniz?
Türk çelik sektörü, son yıllarda, ABD, Kanada, Kolombiya, Avustralya, Fas, Dominik Cumhuriyeti, Mısır, Tayland, Ürdün gibi ülkeler tarafından açılan yoğun soruşturmalara ve hızla bozulan göstergelere rağmen, uzun süre ithalata karşı soruşturma girişiminde bulunmama gayreti içerisinde olmuştur. Ancak gelinen noktada, gerek kalite yönünden ve gerekse fiyatlar yönünden ortaya çıkan haksız rekabet, bu konuya daha fazla kayıtsız kalınmasını imkânsız hale getirmiştir.
İthal ürünlerin fiyat ve kalite açısından yol açtığı haksız rekabet nedeniyle üretimi baskı altında bulunan çelik sektörümüz, dampingli olduğunu değerlendirdiği ürünlere ilişkin şikâyette bulunmuştur. Ekonomi Bakanlığımızca dosyalar incelenerek, 28 Ocak 2015 tarihinde 7 ülkeden yapılan bazı yassı sıcak mamullerin ithalatına karşı soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma neticesinde, Türkiye’ye yönelik satışlarının dampingli olmadığı değerlendirilecek ülkelerin ihracatına herhangi bir ilave vergi getirilmesi sözkonusu olmayacaktır. Bu konuda endişe edilmesini gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Ayrıca, soruşturma neticesinde soruşturma kapsamındaki 7 ülkeden yapılan ithalata damping vergisi getirilmesi durumunda dahi, bu ülkeler dışındaki AB ülkelerinden, Ülkemiz ile arasında Serbest Ticaret Anlaşması bulunan ülkelerden ve DİR kapsamında diğer tüm ülkelerden, gümrüksüz bir şekilde soruşturma kapsamındaki ürünlerin ithalatına devam edilebilecektir. Soruşturma ile, Türkiye’nin sıcak sac ithalatının değil, dampingli sıcak sac ithalatının engellenmesi hedeflenmektedir. Bu çerçevede, düşük fiyatlı ve düşük kaliteli ithal ürünlerin yarattığı haksız rekabetin önlenmesi bakımından, bu soruşturma son derece yerinde ve doğru bir karar niteliğindedir. Kanada, AB ve ABD gibi ülkelerin 100.000 ton seviyelerindeki, hatta yakın bir geçmişte Avustralya’nın 15.000 ton gibi, son derece küçük miktardaki ithalat tonajlarına karşı hiç düşünmeden soruşturma açabildiği bir ortamda, 3 milyon tona yaklaşan sözkonusu ithalatın çelik sektörümüzde yarattığı tahribat göz ardı edilemez bir noktaya ulaşmıştır. Son birkaç yıl içerisinde, Türkiye’nin, dünyanın 8. en büyük ithalatçısı konumuna yükselmesi ve göstergelerin Türkiye’nin ithalatçı konumunun önümüzdeki yıllarda daha da güçleneceğine işaret etmesi, sektördeki olumsuz tabloyu açıkça ortaya koymaktadır.
Sektöre giren yabancı firmalar bulunuyor mu? Bu konuda ortaklık ya da satın almalar noktasında bir değerlendirme yapabilir misiniz? Türkiye, bu alana çok uluslu firmaların ilgisi noktasında hangi konumda bulunuyor?
Türkiye, dünyanın sekizinci, bölgesinin ise, önemli çelik üreticilerinden birisi konumunda bulunmaktadır. Sahip olduğu dinamik tüketim yapısı ve güçlü çelik sektörü, yabancı yatırımcıları da ülkemize çekmektedir. Yassı çelik konusundaki yabancı yatırımlar arasında, Rusya’da yerleşik MMK’nın, 2 milyar dolar yatırımla Osmaniye’de 2.4 milyon ton kapasiteli MMK Metalurji yassı çelik üretim tesisi ve iki adet çelik servis merkezi kurması gösterilebilir. Ancak yabancı yatırımcılar, Türkiye’de doğrudan üretim tesisi yerine, çelik servis merkezlerine yatırım yapmaktadır. Türkiye’de faaliyet göstermekte olan çok sayıda çelik servis merkezinde yabancı yatırımcıların ortaklığı bulunmaktadır.
Türkiye yatırımlar konusunda coğrafi açıdan oldukça elverişli bir konumda bulunmasına rağmen, yüksek enerji fiyatları, yetersiz hammadde kaynakları, kesinti ve fon uygulamaları gibi unsurlar, sektöre yabancı yatırımcı girişini sınırlandırmaktadır.
Sektörün bu yıla ilişkin beklentileri hakkında değerlendirme yapar mısınız? Türkiye’deki konjoktürün satışlara olumlu ya da olumsuz etkisi bulunacak mı?
2015 yılının ilk 4 aylık döneminde, Türkiye’nin yassı çelik tüketimi % 17 oranında, oldukça güçlü bir artış göstermiştir. Slab üretiminin % 2.8 oranında daralmasına karşılık, slab ithalatındaki % 36 oranındaki artışın da desteği ile, nihai yassı çelik üretimi % 4 oranında artış göstermiştir. Üretimin yeterince arttırılamamış olması nedeniyle, tüketimdeki yüksek oranlı artış, ithalat yolu ile karşılanmıştır. Ocak-Nisan döneminde, Türkiye’nin yassı çelik ürünleri ithalatı % 28 oranında artışla, miktar açısından 2.8 milyon ton, değer açısından 2 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Bu durum, yassı çelik tüketimi içerisinde, ithal ürünlerin payının, geçen yılın aynı dönemine kıyasla, % 48’den % 52’ye yükselmesine neden olmuştur.
Cevher fiyatlarının avantajlı konumunu kısa ve orta vadede sürdüreceği hususu dikkate alındığında, 2015 yılı boyunca, Çin, Rusya ve Ukrayna menşeli ürünlerin, sektörün üretimini baskı altında tutmaya devam edeceği öngörülmektedir. Yılın ikinci yarısında, sektörün slab üretiminin pozitife döneceği ve yılı üretim artışı ile kapatacağı tahmin edilmektedir. Ancak daha önce de bahsettiğimiz üzere, sektörün üretiminin ve kapasite kullanım oranının yükseltilebilmesi için, kalitesiz ve dampingli ürün girişinin engellenmesi gerekmektedir.
Küresel pazarda sektörün durumu nedir? Önde gelen üretici ülkeler hangileri? Türkiye’de kaç üretici firma faaliyet gösteriyor? Dünya ile kıyasladığınızda Türkiye sac sanayiini nerede konumlandırıyorsunuz?
Dünyada yaşanan talep daralması nedeniyle, üretici ülkeler ağırlıklı bir şekilde ihraç pazarlarına yönelme eğilimi göstermektedir. İhracat açısından ise Uzak Doğu ülkelerinin dünya piyasalarını domine ettiği görülmektedir. 2013 yılında Japonya 29 milyon ton, Çin 28 milyon ton, Güney Kore 21 milyon ton, Almanya 13 milyon ton, Belçika 12 milyon ton, Fransa 10 milyon ton ve Tayvan 9 milyon ton yassı çelik ihracatı yapmıştır. Dünya genelinde gerçekleştirilen 201 milyon tonluk yassı çelik ihracatının 121 milyon tonu sözkonusu ülkeler tarafından gerçekleştirilmiştir.
Türkiye yassı çelikte ulaştığı 18.5 milyon ton kapasite ile, dünyada hatırı sayılır bir noktaya ulaşmış olmasına rağmen, sözkonusu kapasitesinin sadece yarısı civarındaki kısmını kullanabiliyor olması ve net ithalatçı konumunu sürdürmesi açısından arzu ettiği noktaya henüz ulaşamamıştır. Sektör kapasitesini etkin bir şekilde kullanabildiğinde, yurtiçi yassı çelik ihtiyacının tamamını karşılayabilecek ve üzerine ihracat gerçekleştirebilecek bir potansiyele sahip bulunmaktadır. Ancak bunun için, ithalatı teşvike eden mevzuatın gözden geçirilmesine ve girdi maliyetlerini düşürecek tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Faaliyet alanınız itibarıyla temel sorunlarınız hakkında değerlendirme yapar mısınız? Sizce sektörün sorunlarının çözümü noktasında hangi önlemler alınmalı? Bu kısımda yetkililere önerilerde bulunmanız, sektörünüzün sorunlarını doğru analiz etmemiz açısından önem taşıyor.
Sektörün kapasite kullanım oranının, 2014 yılında % 68 ve 2015 yılının ilk aylarında ise % 61 seviyesine gerilemesine yol açmış bulunan olumsuzlukların giderilerek rekabet gücünün arttırılması ve kapasite kullanım oranının yeniden %80’ler seviyesine yükseltilmesi için,
• Sektörün en büyük ikinci girdisi konumunda bulunan elektrik enerjisi üzerindeki TRT Payı, Belediye Fonu, kayıp kaçak gibi sektörle hiçbir ilgisi bulunmayan fon ve kesintilerin kaldırılması,
• Hurda ve kömür ithalatından tahsil edilmekte olan çevre katkı payı uygulamasına son verilmesi,
• Türkiye ile AKÇT arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın revize edilerek, yüksek katma değerli ürünlere geçişi ve elektrik ark ocaklı tesislerin sıcak metal ile desteklenmesini mümkün kılacak yatırımlara teşvik verilmesi,
• İthalatı teşvik eden bir uygulama haline gelmiş bulunan Dahilde İşleme Rejimi’nin (DİR), günün şartlarına ve ihtiyaçlara göre revize edilmesi,
• Güvenli olmayan ve teknik mevzuata uygun bulunmayan ithal ve yerli ürünler için daha etkin denetimlerin yapılması, standart dışı, sertifikasız ve kalitesiz ürün girişinin engellenmesi,
• Son dönemlerde gerçekleştirilen ihalelere uluslararası statü verilmek suretiyle, sıfır gümrükle girdi ithalatının önünün açılmasının, yerli çelik üretimi ve tüketimi üzerinde yarattığı olumsuz etkileri giderecek tedbirlerin uygulamaya aktarılması,
hayati önem taşımaktadır.
Çelik sektörümüzün içerisinde bulunduğu olumsuz koşulların, son iki yıl içerisinde net bir şekilde göstergelere yansıdığını görüyoruz. 2015 yılının Ocak-Nisan döneminde ham çelik üretiminin % 6.5 ve ihracatın % 22 ile düşüş eğilimini derinleştirerek sürdürmesi, sektörün içerisinde bulunduğu olumsuzlukları gözler önüne sermektedir. Sektörün içerisinde bulunduğu olağanüstü olumsuz koşullar karşısında, uygulamaya aktarılmayan strateji belgeleri ve niyetten öteye geçmeyen klasik yaklaşımlar yerine, olağanüstü proaktif yaklaşımların benimsenmesi gerekmektedir. Mevcut politikalarla, temel sanayi sektörlerine girdi veren konumu nedeniyle stratejik bir sanayi konumunda bulunan çelik sektöründeki küçülmenin daha da derinleşmesinden endişe duyuyoruz.
Ülkemiz çelikte ihtiyacının üzerinde kapasiteye sahip olduğu halde, dünyanın 7. en büyük ithalatçısı olan ender ülkelerden birisi konumunda bulunmaktadır. Bu durum sürdürülebilirliği olmayan, dengesiz bir yapıyı yansıtıyor. Sözkonusu ithalat, dampingli ve kalitesiz ürün ithalatı sayesinde bu kadar yüksek seviyelerde gerçekleşebilmektedir. Karşı karşıya bulunduğumuz haksız rekabetin önüne geçilerek, dampingli ürün ithalatının engellenmesinin, sektörün önümüzdeki dönemde gelişiminin sürdürülmesi ve Türk ekonomisine olan katkısının daha da arttırılması açısından son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bu açıdan, 28 Ocak 2015 tarihinde, 7 ülkeden yapılan sıcak sac ithalatına karşı açılmış bulunan soruşturmanın olumlu bir şekilde sonuçlanması, sektörümüzün karşı karşıya bulunduğu haksız rekabetin önlenmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Bugün halen sektörde % 90’ın üzerinde ithal girdi ile çalışan çelik tüketicisi sanayi kuruluşlarının var olduğu bilinmektedir. Yurtiçinde yeterli kapasitenin bulunduğu bir durumda, ithalata dayalı sınai yapı sürdürülebilir görülmemektedir. Hükümetin izlediği ekonomi politikalarına da ters düşen bu yapının, Avrupa ve ABD’de olduğu gibi daha fazla birbirini tamamlayan, entegre bir yapıya dönüşmesinin, Türk ekonomisinin ayakları üzerinde durmasına büyük katkı sağlayacağını değerlendiriyoruz.
Çelik sektörümüz, olumsuzluklara rağmen, yüksek katma değerli ürünler bazında gelişmesini ve yatırımlarını sürdürmeye devam etmektedir. 2015 yılında, bir taraftan, dünya çelik sektöründe kapasite fazlalığı, ihraç pazarlarımızdaki siyasi istikrarsızlıklar ve Çinli üreticilerin uluslararası piyasadaki keskin rekabeti, diğer taraftan da yurt içi talebin canlılığı, çelik sektörümüzün gelişmesini belirleyecek faktörler olarak görülmektedir. Hiç şüphesiz, yurt içi talepteki canlılık yanında, bu talebin son yıllarda olduğu gibi, ithalat yolu ile değil, yurtiçi kaynaklardan karşılanması da hayati önem taşımaktadır.
Son beş yılın ihracat ve üretim rakamları nelerdir?
Yassı çelik sektörünün son 5 yıllık göstergeleri aşağıda sunulmaktadır. Rakamlar yassı çelik sektörünün kapasitesinin yeterince kullanılamadığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.
000 ton |
2010 |
2011 |
2012 |
2013 |
2014 |
2014_4 ay |
2015_4 ay |
Slab Üretimi |
7.316 |
9.707 |
8.831 |
8.360 |
9.423 |
2.883 |
2.803 |
Yassı Mamul Üretimi |
6.629 |
9.075 |
9.039 |
9.869 |
10.376 |
3.139 |
3.264 |
Yassı Mamul Tüketimi |
11.944 |
13.210 |
13.627 |
14.630 |
14.601 |
4.522 |
5.299 |
Yassı Mamul İhracatı |
1.520 |
2.298 |
1.858 |
2.353 |
2.505 |
795 |
747 |
Yassı Mamul İthalatı |
6.834 |
6.433 |
6.446 |
7.117 |
6.730 |
2.178 |
2.782 |
Genel olarak, çelik sektörümüz üretim, ihracat vs açısından dünyada hangi konumda bulunuyor?
Her ne kadar Türk çelik sektörü, son 2 yıldan bu yana çelik üretimi konusunda olumsuz bir performans gösteriyor ise de, her yıl yaklaşık 180 ülkeye gerçekleştirdiği, katma değeri giderek artan ihracatı ile dünya piyasalarında önemli bir oyuncu konumunda bulunmaktadır. Dünya çelik üretiminin yaklaşık %1.9 oranındaki bölümünü gerçekleştiren, Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin, çelik ürünlerinde en büyük tedarikçisi olan Türk çelik sektörü, uzun ürünlerden sonra, birkaç yıl içerisinde yassı ürünlerde de net ihracatçı pozisyonuna geçmeyi hedeflemektedir.
Dünya Çelik Derneği (worldsteel) verilerine göre, 2014 yılı itibariyle Türkiye;
• Dünyanın en büyük 8. çelik üreticisi
• Dünyanın en büyük 8. çelik tüketicisi
• Dünyanın en büyük 8. çelik ihracatçısı
• Dünyanın en büyük 8. çelik ithalatçısı
• Dünyanın en büyük 10. net çelik ihracatçısı
• Dünyanın en büyük inşaat demiri ihracatçısı ve Çin’den sonra dünyanın ikinci en büyük uzun ürün ihracatçısı
konumundadır.
Dr. Veysel Yayan
Genel Sekreter